Düştüm cümlelerimden..Susuyorum..Susuzluğuma can ver nefesinle…”
Katransı bir geceden sonra “ gül “ doğumlarına şahit yüreğimle akıyorum
satırlara. Ağustos ayazlarına maruz kalmış kalemimi kıyılarında umut
dalgalarına vuruyorum..Susuzum biliyorsun. Ve bir o kadar
uykusuzum.Giydir gözlerini Harami karanlığı gözlerime.Dudaklarım
çölleşmiş. Vur bulutların nemini senli cümlelerimin benli
boylarına..Durma öyle..Kaldır başını (son) baharlardan. Topla
gülüşlerini vadesi dolmamış zamandan. Sancıları bağladım yüreğimin
yamalarına. Karanlıklarda kaldım. Susuzluktan çatlıyor yüreğim..
Çölleşmiş topraklarıma “ susmalarınla “ düş...Yağ üzerime bulut
bulut..Sal üzerine ıslak kirpiklerini. Savur gölgelerini delice bağrı
yanık göğsüme. Eğ başını göğsümün kanayan yanına..Sesini aç
yüreğimin..Duy yüreğimin kuruyan çığlıklarını..Hadi
sevgili..Susuzluğuma yürek susuşlarınla can ver ..Geleceğime bin kurşun
sıkan kuraklığa inat sözlerim ol nadasa bırakılmış dudaklarımda...Dua
dua savrul yalnızlıktan kavrulmuş denizlerime. Varlığınla düş
susuzluğuma.
“ Mülteciyim zamansızlığın…Adressizim…Kıyılarında yaşamama izin ver…..”
Sınır dışı hallerimi bilirsin sen. Kovulmalarımı, imla
bozukluklarımı..Mülteciyim zamansızlığın. Adımlarımı çektim
adreslerimden..Bir bavulu bile doldurmayan ömür sahifemi düştüm
satırlardan..Adressizim. Hayat yekun yetersiz. Bakiyelerim hep
karanlığa bölünüyor. Menzilim hiçlik iken sen tut beni.. Ve öyle bir
sev ki beni; ölüm bile hayran kalsın sevdana. Züleyha’nın Yusuf’u
sevdiği gibi sev gibi.Gözünü karat..Kapat perdelerini.Benden başka göz
bilme ..Adımdan başka hiçbir cümleyi alma dudaklarına.Avuçlarına yasla
uykusuz gözlerimi.Öyle bir sev ki; Leyla gibi savur dudaklarından beni
mim``siz çöllerine..Susuz bırak beni...Kurusun geçmişim..Yeter ki senin
yanında olsun son nefesim..Sırtlan beni geleceğimi / kız
düşlerimi..Kimliğimden soyunmuş bu adamı hüviyetine al..Sahiplen
adressiz ellerimi..Yalnızlık etiketini, fişlenmiş geçmişimi, Filistin
askısı gören kimliksizliğimi savur tozlu raflara. İçimdeki kekeme
çocuğu sev. Şefkatine al öznesiz cümlelerimi..İki dudağından gayri bir
yer bilmeyeyim.. Devrildim bir kez karanlığın ayak dibine..Yaralarım
Eyyub gibi kanar. Sancılarım İsa gibi sabrımı yoklar…Hadi ölümle
yamamadan hüviyetsizliğimi al beni cümlelerine.Ben susayım. Kapat
üzerimi sesli kelimelerinle..Dizlerim kan revan. Köklerim ise ağıt
figan..Kapındayım..Kıyılarındayım...Dağınıklığımı , yarımlığımı sen
TAMAMLA.. Ve sonra her şeye göğsünü gerip benim sende YAŞAMAMA izin
ver..
“ Sürgüle Kapılarını..Ört üzerine Umutlarını..Sen ve Ben..Biz’iz artık...”
Beni ve seni biz yaptığın için diline kepenk vurmak isteyecek
rüzgarlar.Beni hayatına aldığın için karanlıklar üşüşen
saçlarına..Ayazlar kıyılarına dolacak..Küfür kokan yangınlar zorlayacak
kapılarını..Sana kast edecek zaman. Beni yüreğine aldın diye bıçağın
keskin yüzü beklese de seni, sakın boynunu bükme kekeme gecelere.Rest
çekecek ölüm..Sen beni yaşat sonu ölüm ile müjdelense de susma
sen..Eteğine uzanırsa militan yüzlü karanlıkların eli sakın çekinme
elini tetiğini götürmeye.Vur alnı ortasından bize uzanan ayrılıkları.
Korkma sakın. Tek bir adım atma geriye..Bu doğum sancılı olsa da vakit
tamam. Gün; güle, karanlık, fecre gebedir…Dilin vurgun yese de toprağa
susmak yakışmaz sevgili...Tek toprağa vurulmaz kelepçe. Hadi durma
öyle..Bağır bağırabildiğin kadar.. Yaşa beni gücün yettiği kadar..
" Yüreğinin sesini biraz daha aç ;
Çünkü hiçbir “ gül “ topraksız....
Hiçbir hayat “ umutsuz “ yeşermemiştir..."
Katransı bir geceden sonra “ gül “ doğumlarına şahit yüreğimle akıyorum
satırlara. Ağustos ayazlarına maruz kalmış kalemimi kıyılarında umut
dalgalarına vuruyorum..Susuzum biliyorsun. Ve bir o kadar
uykusuzum.Giydir gözlerini Harami karanlığı gözlerime.Dudaklarım
çölleşmiş. Vur bulutların nemini senli cümlelerimin benli
boylarına..Durma öyle..Kaldır başını (son) baharlardan. Topla
gülüşlerini vadesi dolmamış zamandan. Sancıları bağladım yüreğimin
yamalarına. Karanlıklarda kaldım. Susuzluktan çatlıyor yüreğim..
Çölleşmiş topraklarıma “ susmalarınla “ düş...Yağ üzerime bulut
bulut..Sal üzerine ıslak kirpiklerini. Savur gölgelerini delice bağrı
yanık göğsüme. Eğ başını göğsümün kanayan yanına..Sesini aç
yüreğimin..Duy yüreğimin kuruyan çığlıklarını..Hadi
sevgili..Susuzluğuma yürek susuşlarınla can ver ..Geleceğime bin kurşun
sıkan kuraklığa inat sözlerim ol nadasa bırakılmış dudaklarımda...Dua
dua savrul yalnızlıktan kavrulmuş denizlerime. Varlığınla düş
susuzluğuma.
“ Mülteciyim zamansızlığın…Adressizim…Kıyılarında yaşamama izin ver…..”
Sınır dışı hallerimi bilirsin sen. Kovulmalarımı, imla
bozukluklarımı..Mülteciyim zamansızlığın. Adımlarımı çektim
adreslerimden..Bir bavulu bile doldurmayan ömür sahifemi düştüm
satırlardan..Adressizim. Hayat yekun yetersiz. Bakiyelerim hep
karanlığa bölünüyor. Menzilim hiçlik iken sen tut beni.. Ve öyle bir
sev ki beni; ölüm bile hayran kalsın sevdana. Züleyha’nın Yusuf’u
sevdiği gibi sev gibi.Gözünü karat..Kapat perdelerini.Benden başka göz
bilme ..Adımdan başka hiçbir cümleyi alma dudaklarına.Avuçlarına yasla
uykusuz gözlerimi.Öyle bir sev ki; Leyla gibi savur dudaklarından beni
mim``siz çöllerine..Susuz bırak beni...Kurusun geçmişim..Yeter ki senin
yanında olsun son nefesim..Sırtlan beni geleceğimi / kız
düşlerimi..Kimliğimden soyunmuş bu adamı hüviyetine al..Sahiplen
adressiz ellerimi..Yalnızlık etiketini, fişlenmiş geçmişimi, Filistin
askısı gören kimliksizliğimi savur tozlu raflara. İçimdeki kekeme
çocuğu sev. Şefkatine al öznesiz cümlelerimi..İki dudağından gayri bir
yer bilmeyeyim.. Devrildim bir kez karanlığın ayak dibine..Yaralarım
Eyyub gibi kanar. Sancılarım İsa gibi sabrımı yoklar…Hadi ölümle
yamamadan hüviyetsizliğimi al beni cümlelerine.Ben susayım. Kapat
üzerimi sesli kelimelerinle..Dizlerim kan revan. Köklerim ise ağıt
figan..Kapındayım..Kıyılarındayım...Dağınıklığımı , yarımlığımı sen
TAMAMLA.. Ve sonra her şeye göğsünü gerip benim sende YAŞAMAMA izin
ver..
“ Sürgüle Kapılarını..Ört üzerine Umutlarını..Sen ve Ben..Biz’iz artık...”
Beni ve seni biz yaptığın için diline kepenk vurmak isteyecek
rüzgarlar.Beni hayatına aldığın için karanlıklar üşüşen
saçlarına..Ayazlar kıyılarına dolacak..Küfür kokan yangınlar zorlayacak
kapılarını..Sana kast edecek zaman. Beni yüreğine aldın diye bıçağın
keskin yüzü beklese de seni, sakın boynunu bükme kekeme gecelere.Rest
çekecek ölüm..Sen beni yaşat sonu ölüm ile müjdelense de susma
sen..Eteğine uzanırsa militan yüzlü karanlıkların eli sakın çekinme
elini tetiğini götürmeye.Vur alnı ortasından bize uzanan ayrılıkları.
Korkma sakın. Tek bir adım atma geriye..Bu doğum sancılı olsa da vakit
tamam. Gün; güle, karanlık, fecre gebedir…Dilin vurgun yese de toprağa
susmak yakışmaz sevgili...Tek toprağa vurulmaz kelepçe. Hadi durma
öyle..Bağır bağırabildiğin kadar.. Yaşa beni gücün yettiği kadar..
" Yüreğinin sesini biraz daha aç ;
Çünkü hiçbir “ gül “ topraksız....
Hiçbir hayat “ umutsuz “ yeşermemiştir..."