KURBANIN MAHİYETİ, VÜCUBU VE ŞER'İ HİKMETİ
1- Kurban Yüce Allah'ın
rahmetine yaklaşmak için ibadet niyeti ile kesilen özel hayvandır.
Kurban bayramı günlerinde (ilk üç günde) böyle Allah rızası için
kesilen kurbana (Udhiyye), bunu kesmeğe de "tazhiye" denilir.
2- Kurban Bayramında
ibadet niyeti ile kurban kesmek, hür, mukîm (yolcu olmayan), müslim ve
zengin kimseye vacibdir. Zenginden maksad, temel ihtiyaçlarından başka,
artıcı olsun olmasın, en az iki yüz dirhem gümüş değerinde bir mala
sahib olan, fitre vermekle yükümlü olan kimselerdir. (Zekat bölümüne
bakılsın!..)
Kurban kesme günlerinde (kurban bayramının ilk üç
gününde) kurban kesmeğe gücü varken kurban kesmeyip de sonra fakir
düşse, buradaki vücub üzerinden düşmüş olmaz.
3- Kurban kesme
yükümlülüğü için, İmam Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göre, akıl ve buluğ
şart değildir. Bundan dolayı zengin olan bir çocuğun veya bir delinin
malından bunların velisi kurban keser. Bu çocuk veya bu mecnun o
kurbanın etinden yer. Geri kalan kısmı da, elbise gibi aynından
faydalanacakları bir şeyle değiştirilir.
Fakat İmam Muhammed'e göre, kurban
yükümlülüğü için akıl ve büluğ şarttır. Bundan dolayı çocukların ve
mecnun olanların mallarından kurban kesilmesi gerekmez. Fetva da buna
göredir. Velileri onlar adına mallarından kesecek olsalar, kurban
bedelini onlara ödemeleri gerekir. Ancak bir kimsenin kendi malından
çocuğu için kurban kesmesi mendubdur.
(İmam Malik ile İmam Şafiî'ye göre, kurban vacib değil, müekked bir sünnettir.)
4- Vacib olan kurban
görevi, Hak yolunda fedakarlığın bir nişanıdır. Yüce Allah'ın verdiği
nimetlere karşı yapılan bir şükürdür. Bunun sonucu da sevaba ulaşmak ve
birtakım belalardan korunmaktır.
Şu gerçek de bilinmeli ki, insanların ihtiyaçları için yeryüzünde
yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan yalnız durumları yeterli
olanlar yararlanıyor. Kurban Bayramında ise, Hak rızası için birçok
hayvan kesiliyor. Bunların etlerinden ve derilerinden çok fakir
kimseler de yararlanıyor. İktisadî olan mesele, dinî ve ahlakî bir
mahiyet kazanıyor. Şahıs menfaati yerine toplumun menfaati bulunmuş
oluyor. Bunun için kurban kesilmesi, İslama ait insanî ve sosyal büyük
bir fedakarlık demektir.
5- Kurban kesilmekle,
kesilen hayvanların sayısı çok artmış olmaz; çünkü kurban kesilen
günlerde kasapların kestiği hayvan sayısı azalır ve böylece o günlerde
aynı mikdar hayvan kesilmiş olur.
Kendi zevkleri için hergün
binlerce hayvanın kesilmesini çok görmeyenlerin, senede bir defa Allah
rızası için bir mikdar hayvanın muhtaçlar yararına olarak Kurban adı
altında kesilmesini çok görmeleri, doğrusu büyük bir düşüncesizliktir.
Sonuç: Kurbanın meşru olması, din, ahlak ve toplum yararı bakımından
birtakım hikmet ve hacetlere dayanır. Bunu değerlendiremeyecek bir akıl
sahibi olamaz.
KURBANIN CİNSİ VE KUSURLU OLUP OLMAMASI
6- Kurbanlar yalnız koyun,
keçi, deve ve sığır cinsi hayvanlardan kesilebilir. Mandalar da sığır
cinsindendir. Bunların erkekleri ile dişileri eşittir. Ancak koyun
cinsinin erkeğini kurban etmek daha faziletlidir. Keçinin erkeği ile
dişisi kıymetçe eşit olsalar, dişisini kesmek daha faziletli olur. Aynı
şekilde devenin veya sığırın erkeği ile dişisi et ve kıymet bakımından
eşit olsalar, dişisinin kurban edilmesi daha faziletlidir.
7- Koyun ile
keçi ya birer yaşını doldurmalı veya koyunlar yedi sekiz aylık olduğu
halde birer yaşında imiş gibi gösterişli bulunmalıdır.
Deve, en az beş yaşını, sığır da en az iki yaşını bitirmiş bulunmalıdır.
8- Tavuk, horoz
ve kaz gibi evcil hayvanlar kurban olamaz. Bunları kurban niyeti ile
kesmek tahrimen mekruhtur. Çünkü bunda Mecüsîlere benzeyiş vardır.
Etleri yenilen vahşî hayvanlar da kurban edilmez.
9- Koyun ve
keçiden her biri yalnız bir kişi adına kurban edilir. Bir deve veya bir
sığır, bir kişiden yedi kişiye kadar kimseler için kurban edilebilir.
Ancak bu ortakların hepsi müslüman olup her biri kendi hissesine malik
olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır.
Ortaklar kesilen kurbandan hisselerini tartı ile ayırırlar, göz kararı ile ayıramazlar.
(İmam Malik'e göre bir sığır, bir manda veya bir deve bir aile
halkından yedi ve daha çok kimse için kurban olabilir, bu caizdir.
Fakat başka başka aileler için, yediden az olsalar da caiz olmaz.)
10- Kurbanlık hayvanın
şaşı, topal, uyuz ve deli olmasında, doğuştan boynuzlu veya boynuzsuz
veya boynuzunun azı kırık bulunmasında, kulaklarının delinmiş veya
enine yarılmış olmasında, kulaklarının uçlarından kesilip sarkık bir
halde bulunmasında, dişlerinin azı düşmüş olmasında, cinsel organı
bulunmamasında, burulmuş olarak bulunmasında bir sakınca yoktur; bu
hayvanlar kurban edilebilirler.
11- İki gözü veya
bir gözü kör, dişlerinin çoğu düşmüş veya kulakları kesilmiş,
boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış, kulağının veya
kuyruğunun yarıdan fazlası veya memelerinin başları kopmuş, kulakları
veya kuyruğu yaratılışında bulunmayan bir hayvan kurban olamaz.
12- Kurbanın
semiz olması daha faziletlidir. Kemikleri içinde iliği kalmamış
derecede zayıf veya aksak ayağını yere basıp kesileceği yere kadar
topal veya aşikar bir halde hasta bulunan bir hayvan da kurban olamaz.
13- Kurban
kesmekle yükümlü olan bir kimsenin satın aldığı kurbanda yukardaki
kusurlardan biri sonradan meydana gelse, yerine başkasını alıp kesmesi
gerekir. Fakat fakir bir kimsenin aldığı kurban böyle kusurlanırsa,
yine kurban olarak kesilmesi caiz olur, yerine başkasını alması
gerekmez. Hatta böyle kusurlu bir hayvanı satın alıp kurban kesmesi de
yeterli olur. Çünkü bu kurban o fakir için bir nafiledir. Nafilelerde
ise, genişlik ve kolaylık vardır.
(Üç imama göre, zengin için de yeterli olur. Başkasını almaya gerek yoktur.)
14- Zengin kimsenin aldığı
kurban henüz kesilmeden ölse, yerine başkasını alması gerekir. Fakir
kimsenin aldığı kurban ölse, başkasını alması gerekmez.
15- Zengin kimsenin
aldığı kurban kaybolduktan veya çalındıktan sonra yerine başkası kurban
edilmiş olsa ve ondan sonra da kaybolan kurban bulunsa bunu da kesmesi
gerekmez. Çünkü üzerine düşen vacibi yerine getirmiştir. Fakat bu
duruma düşen fakirin o bulunan kurbanı kesmesi gerekir; çünkü fakirin
satın aldığı kurban, kurban olmak üzere belirlenmiştir; kendisine vacib
olmadığı halde, bunun kurban olmasını kendisine gerekli kılmıştır.
16- Kurban
için alınan hayvan çalındıktan veya kaybolduktan sonra onun yerine
başkası alınıp ondan sonra nahr (kurban kesme) günleri içinde bulunsa,
bakılır: Sahibi zengin ise bu iki kurbandan dilediğini keser. Ancak
sonradan almış olduğu hayvanın kıymeti ilk hayvandan daha az olur da
bunu kesmiş olursa, aradaki kıymet farkını sadaka olarak vermesi
gerekir. Fakat kurban sahibi fakir ise o iki hayvanı da kesmesi
gerekir. Çünkü bu kurbanlar fakir hakkında birer adak yerindedir. Bir
görüşe göre de, bunlardan yalnız birini kesebilir.
17- Kaybolan
kurbanlık yerine alınan ikinci kurbanlık hayvan daha kesilmeden nahr
günlerinden sonra önceki kayıp hayvan bulunsa, bunların sahibi hiç
birini kesmez, bunların en kıymetlisini sadaka olarak verir.
18- Bir kimse aldığı
kurbanlık hayvanı satıp onun yerine dengini almış olsa, İmam Ebû
Yusuf'a göre caiz olmaz. Çünkü bunun aynına Allah'ın hakkı geçmiştir.
Fakat İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre, bu kerahetle caiz olur.
19- Kurbanlık bir hayvan
kesilmeden önce doğursa, yavrusu da kendisi ile beraber kesilir. Çünkü
yavru anasına bağlıdır. Eğer yavru kesilmeyip satılırsa, parasını
sadaka olarak vermek gerekir.
KURBANIN KESİLME VAKTİ
20- Kurbanın kesilme zamanı nahr (Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü) günleridir. Fakat birinci günde kesilmesi daha faziletlidir.
21- Kurbanlar,
bayram namazı kılınan şehir gibi yerlerde, bayram namazı kılındıktan
sonra bayram namazı kılınmayan yerlerde ise bayram gününün fecrinden
sonra kesilir. İlk vakti budur. Kurbanı geceleyin kesmek tenzihen
mekruhtur.
(İmam Şafiî'ye göre, kurbanlar bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar kesilebilir.)
]22- Kurbanlar
kıbleye karşı yatılarak "Bismillâhi Allahü Ekber" diye kesilir.
Kurbanı, elinden geliyorsa sahibi kesmelidir, değilse uygun gördüğü bir
müslümana emredip kestirmeli ve kendisi de başında bulunmalı. Şu ayet-i
kerimeyi de okumalıdır:
"Benim namazım, ibadetlerim, yaşayışım ve ölümüm alemlerin Rabbı Allah içindir ki, O'nun ortağı yoktur." (En'am: 162)
Yalnız kurban sahibinin Besmelesi yeterli olmaz; kurbanı kesenin
Besmele'yi getirmesi şarttır. "Bismillâhi Allahü Ekber" demelidir.
Kasden Besmele terkedilirse, kurbanın eti yenmez. Kurban sahibinin eli
hayvanı kesenin eli üzerinde olarak hayvanı kesecek olsalar, her
ikisinin de Besmele çekmesi gerekir. Bunlardan biri Besleme'yi terk
ederse, hayvanın eti yenmez.
23- Kurban
Bayramında, kesilmek üzere satın alınmış kurbanlık hayvan, nahr (kurban
kesme) günlerinde kesilmemiş olsa, o hayvan mevcutsa aynını sadaka
vermek gerekir. Helak olmuşsa kıymetini sadaka olarak fakirlere vermek
icab eder, ertesi seneye bırakılmaz.
24- Kurbanın vacib
olmasına nahr günlerinin sonu esastır. Bunun için Kurban Bayramının
üçüncü günü güneş batmadan önce zengin olan kimsenin kurban kesmesi
gerekir. Daha önce fakir olması bunu etkilemez. Aksine olarak o günün
güneş batışından önce fakir düşen veya ölen müslümanlardan bu kurban
kesme yükümlülüğü düşer.
25- Zilhicce'nin
onuncu günü olduğuna şehadet edilip de Bayram namazları kılındıktan ve
kurbanlar kesildikten sonra, günün henüz arefe günü olduğu anlaşılsa,
müslümanların itaat ve ibadetlerini koruma bakımından, kılınan namaz ve
kesilen kurbanlar geçerli sayılır. Çünkü böyle hatalardan kaçınmak her
zaman için mümkün değildir.
26- Zilhicce'nin
onuncu günü olduğu zeval vaktinden önce gerçekleşse Bayram namazı
kılınır. Ondan sonra kurbanlar kesilir. Fakat Zeval vaktinden sonra
gerçekleşmiş olsa, o gün Bayram namazı kılınmaz, kurbanlar kesilebilir.
Ertesi gün de, Bayram namazı kılınır.
Hayvanı, kesim yerine yumuşak
bir davranışla getirmeli ve keskin bıçak kullanılarak hayvana eziyet
verilmemelidir. Fazla acı duymaması için, hareket hali sona erdikten
sonra onu yüzmelidir. Kurban sahibi, kurban kesildiği gün, ilk yemeğini
kurbanın ciğerinden seçmelidir, bu mendubdur.
KURBAN ETİ VE DERİSİ ÜZERİNDE YAPILACAK ŞEYLER
27- Adak olarak kesilmeyen
kurbanın etinden sahibi zengin olsun olmasın, yiyebileceği gibi fakir
olmayanlara da yedirip dağıtabilir. Fetva bu şekildedir. Bununla
beraber üçte birini fakirlere sadaka olarak vermelidir. Eğer kurban
sahibi orta halli olur da, geçimlerini karşılamak zorunda olduğu
kimseler kalabalık ise, o halde kurbanın etini onların yemeleri için
alıkoyabilir, bu mendubdur.
Diğer bir görüşe göre, kurban bayramında kesmek üzere bir fakirin
satın aldığı kurbandan kendisi yiyemez. Çünkü kendisine kurban vacib
olmadığı halde böyle kurbanlık alıp kesmesi, bir adak sayılır. Adak
yapan kimse ise, kendi adağından yiyemez. Onun etini zevcesine, usul ve
furüuna ve zengin kimselere yediremez. Bunlara yedirirse, yedirdiğinin
kıymetini fakirlere vermesi gerekir.
28-
Kurbanlık hayvanın sütünden yararlanmak, etini veya postunu satıp
parasını almak veya demirbaş olmayacak bir şeyle değiştirmek mekruhtur.
Böyle bir iş yapılırsa, kıymetini sadaka vermek gerekir. Kurbanlıktan
kasab ücreti de verilmez.
29- Kurbanın postu
sadaka diye verilir veya ondan seccade ve sofra gibi evde kullanılacak
eşya yapılır. Kurban edilecek hayvanı kesilmeden önce kırkmak
mekruhtur. Yünleri kırkılacak olursa, sadaka olarak verilmelidir. Fakat
hayvan kesildikten sonra yünleri kırkılabilir ve kullanılabilir.
30-
Birkaç kişi yanlışlıkla birbirinin kurbanını kesecek olsalar, her
kesilen hayvan, sahibinin kurbanı olmak üzere caiz olur. Birbirlerine
bir şey borçlu olmazlar. Bu durumda herkes kendi hayvanını, eğer
mevcutsa, alır. Kesilen hayvanlar yenmiş veya dağıtılmış ise, aradaki
kıymet farkını birbirlerine helal ederler. Eğer cimrilik gösterirler de
helal etmezlerse, her biri diğerine ait kurban etinin kıymetini öder.
Bu durumda, bu kıymet farkını da sadaka olarak vermek gerekir. Çünkü
bu, kurban etinin bedelidir.
31- Bir kimse, kendisine
bırakılan bir kurbanı, sahibinin izni olmaksızın bayram günü sahibi
adına kesecek olsa, bunu ödemesi gerekmez. Sahibinden kurban
yükümlülüğü düşer. Çünkü buna delalet yolu ile izin vardır.
32- Bir kimse zorla ele
geçirmiş olduğu bir hayvanı kendi adına kesecek olsa, diri halindeki
kıymetini ödemek şartı ile, sahih olur.
Fakat bir insan, kendisine
emanet sureti ile bırakılan bir hayvanı böyle kurban kesecek olsa,
sahih olmaz; çünkü hayvana kesimden önce tazmin etme hükmü ile sahib
olmamıştır. Rehin olarak bırakılan hayvan da, rehini elinde bulunduran
kimseye nazaran kurban hususunda bir görüşe göre gasbedilen (zorla
alınan), diğer bir görüşe göre de emanet (vedia) hükmündedir.
33- Bir kimse kendi
malından sevabını ölüye bağışlamak niyeti ile bayram günü kestiği
kurbanın etinden yiyebilir, başkalarına da verebilir. Tercih edilen
hüküm budur. Fakat bir kimse, murisin emri ile murisi adına keseceği
kurbanın etinden yiyemez. Bunun tümünü sadaka vermesi gerekir.
34- Bir kimse, tek
başına kesmek niyeti ile satın aldığı kurbanlık bir deve veya sığıra
sonradan altı kişiyi ortak yapmaya razı olursa, bunu birlikte kurban
olarak kesmeleri caiz olur. Ancak bunda kerahet vardır. O kimse verdiği
sözden caymış sayılır. Ortaklarından alacağı parayı sadaka olarak
vermelidir.
Bir görüşe göre de, adam fakir olduğu takdirde
başkalarının ortak olmasına razı olamaz. Çünkü onun keseceği bu kurban,
bir adak yerindedir. O fakir bu kurbanı satın almakla kendine onu vacib
kılmıştır.
35- Udhiyye'nin (Kurban
kesmenin) rüknü kan akıtmaktır. Hayvan boğazlanmadıkça vacib olan
kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Onun için kurbanlık hayvanın
kesilmeden sadaka olarak verilmesi caiz olmaz. Fakat alınan kurban
herhangi bir sebeple bayramın kurban kesme günlerinde kesilemezse,
bunun diri olarak sadaka edilmesi gerekir. Çünkü bu halde, kan akıtma
işi sadaka vermeye dönüşmüş olur. Artık bunun etinden sahibi yiyemez.
36-
Bir kurbanı kitab ehlinden olan birinin (bir gayr-i müslimin) kesmesi
mekruhtur. Mecusîlerin, putperestlerin kesmesi ise caiz değildir. Fakat
kurban etinden herhangi bir gayr-i müslime bağış yolu ile vermekte bir
sakınca yoktur.
Kurban, Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Bunun meşru olması, kitab, sünnet ve icma ile sabittir.
(Şafiîlere göre, kurban, tek bir şahıs için sünnet-i ayndır. Bir aile
halkı için ise, sünnet-i kifayedir. Ailenin geçimini sağlayan kimse,
kurban kesince, artık diğerlerinin üzerinden sünnete uyma borcu düşer.)
1- Kurban Yüce Allah'ın
rahmetine yaklaşmak için ibadet niyeti ile kesilen özel hayvandır.
Kurban bayramı günlerinde (ilk üç günde) böyle Allah rızası için
kesilen kurbana (Udhiyye), bunu kesmeğe de "tazhiye" denilir.
2- Kurban Bayramında
ibadet niyeti ile kurban kesmek, hür, mukîm (yolcu olmayan), müslim ve
zengin kimseye vacibdir. Zenginden maksad, temel ihtiyaçlarından başka,
artıcı olsun olmasın, en az iki yüz dirhem gümüş değerinde bir mala
sahib olan, fitre vermekle yükümlü olan kimselerdir. (Zekat bölümüne
bakılsın!..)
Kurban kesme günlerinde (kurban bayramının ilk üç
gününde) kurban kesmeğe gücü varken kurban kesmeyip de sonra fakir
düşse, buradaki vücub üzerinden düşmüş olmaz.
3- Kurban kesme
yükümlülüğü için, İmam Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göre, akıl ve buluğ
şart değildir. Bundan dolayı zengin olan bir çocuğun veya bir delinin
malından bunların velisi kurban keser. Bu çocuk veya bu mecnun o
kurbanın etinden yer. Geri kalan kısmı da, elbise gibi aynından
faydalanacakları bir şeyle değiştirilir.
Fakat İmam Muhammed'e göre, kurban
yükümlülüğü için akıl ve büluğ şarttır. Bundan dolayı çocukların ve
mecnun olanların mallarından kurban kesilmesi gerekmez. Fetva da buna
göredir. Velileri onlar adına mallarından kesecek olsalar, kurban
bedelini onlara ödemeleri gerekir. Ancak bir kimsenin kendi malından
çocuğu için kurban kesmesi mendubdur.
(İmam Malik ile İmam Şafiî'ye göre, kurban vacib değil, müekked bir sünnettir.)
4- Vacib olan kurban
görevi, Hak yolunda fedakarlığın bir nişanıdır. Yüce Allah'ın verdiği
nimetlere karşı yapılan bir şükürdür. Bunun sonucu da sevaba ulaşmak ve
birtakım belalardan korunmaktır.
Şu gerçek de bilinmeli ki, insanların ihtiyaçları için yeryüzünde
yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan yalnız durumları yeterli
olanlar yararlanıyor. Kurban Bayramında ise, Hak rızası için birçok
hayvan kesiliyor. Bunların etlerinden ve derilerinden çok fakir
kimseler de yararlanıyor. İktisadî olan mesele, dinî ve ahlakî bir
mahiyet kazanıyor. Şahıs menfaati yerine toplumun menfaati bulunmuş
oluyor. Bunun için kurban kesilmesi, İslama ait insanî ve sosyal büyük
bir fedakarlık demektir.
5- Kurban kesilmekle,
kesilen hayvanların sayısı çok artmış olmaz; çünkü kurban kesilen
günlerde kasapların kestiği hayvan sayısı azalır ve böylece o günlerde
aynı mikdar hayvan kesilmiş olur.
Kendi zevkleri için hergün
binlerce hayvanın kesilmesini çok görmeyenlerin, senede bir defa Allah
rızası için bir mikdar hayvanın muhtaçlar yararına olarak Kurban adı
altında kesilmesini çok görmeleri, doğrusu büyük bir düşüncesizliktir.
Sonuç: Kurbanın meşru olması, din, ahlak ve toplum yararı bakımından
birtakım hikmet ve hacetlere dayanır. Bunu değerlendiremeyecek bir akıl
sahibi olamaz.
KURBANIN CİNSİ VE KUSURLU OLUP OLMAMASI
6- Kurbanlar yalnız koyun,
keçi, deve ve sığır cinsi hayvanlardan kesilebilir. Mandalar da sığır
cinsindendir. Bunların erkekleri ile dişileri eşittir. Ancak koyun
cinsinin erkeğini kurban etmek daha faziletlidir. Keçinin erkeği ile
dişisi kıymetçe eşit olsalar, dişisini kesmek daha faziletli olur. Aynı
şekilde devenin veya sığırın erkeği ile dişisi et ve kıymet bakımından
eşit olsalar, dişisinin kurban edilmesi daha faziletlidir.
7- Koyun ile
keçi ya birer yaşını doldurmalı veya koyunlar yedi sekiz aylık olduğu
halde birer yaşında imiş gibi gösterişli bulunmalıdır.
Deve, en az beş yaşını, sığır da en az iki yaşını bitirmiş bulunmalıdır.
8- Tavuk, horoz
ve kaz gibi evcil hayvanlar kurban olamaz. Bunları kurban niyeti ile
kesmek tahrimen mekruhtur. Çünkü bunda Mecüsîlere benzeyiş vardır.
Etleri yenilen vahşî hayvanlar da kurban edilmez.
9- Koyun ve
keçiden her biri yalnız bir kişi adına kurban edilir. Bir deve veya bir
sığır, bir kişiden yedi kişiye kadar kimseler için kurban edilebilir.
Ancak bu ortakların hepsi müslüman olup her biri kendi hissesine malik
olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır.
Ortaklar kesilen kurbandan hisselerini tartı ile ayırırlar, göz kararı ile ayıramazlar.
(İmam Malik'e göre bir sığır, bir manda veya bir deve bir aile
halkından yedi ve daha çok kimse için kurban olabilir, bu caizdir.
Fakat başka başka aileler için, yediden az olsalar da caiz olmaz.)
10- Kurbanlık hayvanın
şaşı, topal, uyuz ve deli olmasında, doğuştan boynuzlu veya boynuzsuz
veya boynuzunun azı kırık bulunmasında, kulaklarının delinmiş veya
enine yarılmış olmasında, kulaklarının uçlarından kesilip sarkık bir
halde bulunmasında, dişlerinin azı düşmüş olmasında, cinsel organı
bulunmamasında, burulmuş olarak bulunmasında bir sakınca yoktur; bu
hayvanlar kurban edilebilirler.
11- İki gözü veya
bir gözü kör, dişlerinin çoğu düşmüş veya kulakları kesilmiş,
boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış, kulağının veya
kuyruğunun yarıdan fazlası veya memelerinin başları kopmuş, kulakları
veya kuyruğu yaratılışında bulunmayan bir hayvan kurban olamaz.
12- Kurbanın
semiz olması daha faziletlidir. Kemikleri içinde iliği kalmamış
derecede zayıf veya aksak ayağını yere basıp kesileceği yere kadar
topal veya aşikar bir halde hasta bulunan bir hayvan da kurban olamaz.
13- Kurban
kesmekle yükümlü olan bir kimsenin satın aldığı kurbanda yukardaki
kusurlardan biri sonradan meydana gelse, yerine başkasını alıp kesmesi
gerekir. Fakat fakir bir kimsenin aldığı kurban böyle kusurlanırsa,
yine kurban olarak kesilmesi caiz olur, yerine başkasını alması
gerekmez. Hatta böyle kusurlu bir hayvanı satın alıp kurban kesmesi de
yeterli olur. Çünkü bu kurban o fakir için bir nafiledir. Nafilelerde
ise, genişlik ve kolaylık vardır.
(Üç imama göre, zengin için de yeterli olur. Başkasını almaya gerek yoktur.)
14- Zengin kimsenin aldığı
kurban henüz kesilmeden ölse, yerine başkasını alması gerekir. Fakir
kimsenin aldığı kurban ölse, başkasını alması gerekmez.
15- Zengin kimsenin
aldığı kurban kaybolduktan veya çalındıktan sonra yerine başkası kurban
edilmiş olsa ve ondan sonra da kaybolan kurban bulunsa bunu da kesmesi
gerekmez. Çünkü üzerine düşen vacibi yerine getirmiştir. Fakat bu
duruma düşen fakirin o bulunan kurbanı kesmesi gerekir; çünkü fakirin
satın aldığı kurban, kurban olmak üzere belirlenmiştir; kendisine vacib
olmadığı halde, bunun kurban olmasını kendisine gerekli kılmıştır.
16- Kurban
için alınan hayvan çalındıktan veya kaybolduktan sonra onun yerine
başkası alınıp ondan sonra nahr (kurban kesme) günleri içinde bulunsa,
bakılır: Sahibi zengin ise bu iki kurbandan dilediğini keser. Ancak
sonradan almış olduğu hayvanın kıymeti ilk hayvandan daha az olur da
bunu kesmiş olursa, aradaki kıymet farkını sadaka olarak vermesi
gerekir. Fakat kurban sahibi fakir ise o iki hayvanı da kesmesi
gerekir. Çünkü bu kurbanlar fakir hakkında birer adak yerindedir. Bir
görüşe göre de, bunlardan yalnız birini kesebilir.
17- Kaybolan
kurbanlık yerine alınan ikinci kurbanlık hayvan daha kesilmeden nahr
günlerinden sonra önceki kayıp hayvan bulunsa, bunların sahibi hiç
birini kesmez, bunların en kıymetlisini sadaka olarak verir.
18- Bir kimse aldığı
kurbanlık hayvanı satıp onun yerine dengini almış olsa, İmam Ebû
Yusuf'a göre caiz olmaz. Çünkü bunun aynına Allah'ın hakkı geçmiştir.
Fakat İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre, bu kerahetle caiz olur.
19- Kurbanlık bir hayvan
kesilmeden önce doğursa, yavrusu da kendisi ile beraber kesilir. Çünkü
yavru anasına bağlıdır. Eğer yavru kesilmeyip satılırsa, parasını
sadaka olarak vermek gerekir.
KURBANIN KESİLME VAKTİ
20- Kurbanın kesilme zamanı nahr (Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü) günleridir. Fakat birinci günde kesilmesi daha faziletlidir.
21- Kurbanlar,
bayram namazı kılınan şehir gibi yerlerde, bayram namazı kılındıktan
sonra bayram namazı kılınmayan yerlerde ise bayram gününün fecrinden
sonra kesilir. İlk vakti budur. Kurbanı geceleyin kesmek tenzihen
mekruhtur.
(İmam Şafiî'ye göre, kurbanlar bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar kesilebilir.)
]22- Kurbanlar
kıbleye karşı yatılarak "Bismillâhi Allahü Ekber" diye kesilir.
Kurbanı, elinden geliyorsa sahibi kesmelidir, değilse uygun gördüğü bir
müslümana emredip kestirmeli ve kendisi de başında bulunmalı. Şu ayet-i
kerimeyi de okumalıdır:
"Benim namazım, ibadetlerim, yaşayışım ve ölümüm alemlerin Rabbı Allah içindir ki, O'nun ortağı yoktur." (En'am: 162)
Yalnız kurban sahibinin Besmelesi yeterli olmaz; kurbanı kesenin
Besmele'yi getirmesi şarttır. "Bismillâhi Allahü Ekber" demelidir.
Kasden Besmele terkedilirse, kurbanın eti yenmez. Kurban sahibinin eli
hayvanı kesenin eli üzerinde olarak hayvanı kesecek olsalar, her
ikisinin de Besmele çekmesi gerekir. Bunlardan biri Besleme'yi terk
ederse, hayvanın eti yenmez.
23- Kurban
Bayramında, kesilmek üzere satın alınmış kurbanlık hayvan, nahr (kurban
kesme) günlerinde kesilmemiş olsa, o hayvan mevcutsa aynını sadaka
vermek gerekir. Helak olmuşsa kıymetini sadaka olarak fakirlere vermek
icab eder, ertesi seneye bırakılmaz.
24- Kurbanın vacib
olmasına nahr günlerinin sonu esastır. Bunun için Kurban Bayramının
üçüncü günü güneş batmadan önce zengin olan kimsenin kurban kesmesi
gerekir. Daha önce fakir olması bunu etkilemez. Aksine olarak o günün
güneş batışından önce fakir düşen veya ölen müslümanlardan bu kurban
kesme yükümlülüğü düşer.
25- Zilhicce'nin
onuncu günü olduğuna şehadet edilip de Bayram namazları kılındıktan ve
kurbanlar kesildikten sonra, günün henüz arefe günü olduğu anlaşılsa,
müslümanların itaat ve ibadetlerini koruma bakımından, kılınan namaz ve
kesilen kurbanlar geçerli sayılır. Çünkü böyle hatalardan kaçınmak her
zaman için mümkün değildir.
26- Zilhicce'nin
onuncu günü olduğu zeval vaktinden önce gerçekleşse Bayram namazı
kılınır. Ondan sonra kurbanlar kesilir. Fakat Zeval vaktinden sonra
gerçekleşmiş olsa, o gün Bayram namazı kılınmaz, kurbanlar kesilebilir.
Ertesi gün de, Bayram namazı kılınır.
Hayvanı, kesim yerine yumuşak
bir davranışla getirmeli ve keskin bıçak kullanılarak hayvana eziyet
verilmemelidir. Fazla acı duymaması için, hareket hali sona erdikten
sonra onu yüzmelidir. Kurban sahibi, kurban kesildiği gün, ilk yemeğini
kurbanın ciğerinden seçmelidir, bu mendubdur.
KURBAN ETİ VE DERİSİ ÜZERİNDE YAPILACAK ŞEYLER
27- Adak olarak kesilmeyen
kurbanın etinden sahibi zengin olsun olmasın, yiyebileceği gibi fakir
olmayanlara da yedirip dağıtabilir. Fetva bu şekildedir. Bununla
beraber üçte birini fakirlere sadaka olarak vermelidir. Eğer kurban
sahibi orta halli olur da, geçimlerini karşılamak zorunda olduğu
kimseler kalabalık ise, o halde kurbanın etini onların yemeleri için
alıkoyabilir, bu mendubdur.
Diğer bir görüşe göre, kurban bayramında kesmek üzere bir fakirin
satın aldığı kurbandan kendisi yiyemez. Çünkü kendisine kurban vacib
olmadığı halde böyle kurbanlık alıp kesmesi, bir adak sayılır. Adak
yapan kimse ise, kendi adağından yiyemez. Onun etini zevcesine, usul ve
furüuna ve zengin kimselere yediremez. Bunlara yedirirse, yedirdiğinin
kıymetini fakirlere vermesi gerekir.
28-
Kurbanlık hayvanın sütünden yararlanmak, etini veya postunu satıp
parasını almak veya demirbaş olmayacak bir şeyle değiştirmek mekruhtur.
Böyle bir iş yapılırsa, kıymetini sadaka vermek gerekir. Kurbanlıktan
kasab ücreti de verilmez.
29- Kurbanın postu
sadaka diye verilir veya ondan seccade ve sofra gibi evde kullanılacak
eşya yapılır. Kurban edilecek hayvanı kesilmeden önce kırkmak
mekruhtur. Yünleri kırkılacak olursa, sadaka olarak verilmelidir. Fakat
hayvan kesildikten sonra yünleri kırkılabilir ve kullanılabilir.
30-
Birkaç kişi yanlışlıkla birbirinin kurbanını kesecek olsalar, her
kesilen hayvan, sahibinin kurbanı olmak üzere caiz olur. Birbirlerine
bir şey borçlu olmazlar. Bu durumda herkes kendi hayvanını, eğer
mevcutsa, alır. Kesilen hayvanlar yenmiş veya dağıtılmış ise, aradaki
kıymet farkını birbirlerine helal ederler. Eğer cimrilik gösterirler de
helal etmezlerse, her biri diğerine ait kurban etinin kıymetini öder.
Bu durumda, bu kıymet farkını da sadaka olarak vermek gerekir. Çünkü
bu, kurban etinin bedelidir.
31- Bir kimse, kendisine
bırakılan bir kurbanı, sahibinin izni olmaksızın bayram günü sahibi
adına kesecek olsa, bunu ödemesi gerekmez. Sahibinden kurban
yükümlülüğü düşer. Çünkü buna delalet yolu ile izin vardır.
32- Bir kimse zorla ele
geçirmiş olduğu bir hayvanı kendi adına kesecek olsa, diri halindeki
kıymetini ödemek şartı ile, sahih olur.
Fakat bir insan, kendisine
emanet sureti ile bırakılan bir hayvanı böyle kurban kesecek olsa,
sahih olmaz; çünkü hayvana kesimden önce tazmin etme hükmü ile sahib
olmamıştır. Rehin olarak bırakılan hayvan da, rehini elinde bulunduran
kimseye nazaran kurban hususunda bir görüşe göre gasbedilen (zorla
alınan), diğer bir görüşe göre de emanet (vedia) hükmündedir.
33- Bir kimse kendi
malından sevabını ölüye bağışlamak niyeti ile bayram günü kestiği
kurbanın etinden yiyebilir, başkalarına da verebilir. Tercih edilen
hüküm budur. Fakat bir kimse, murisin emri ile murisi adına keseceği
kurbanın etinden yiyemez. Bunun tümünü sadaka vermesi gerekir.
34- Bir kimse, tek
başına kesmek niyeti ile satın aldığı kurbanlık bir deve veya sığıra
sonradan altı kişiyi ortak yapmaya razı olursa, bunu birlikte kurban
olarak kesmeleri caiz olur. Ancak bunda kerahet vardır. O kimse verdiği
sözden caymış sayılır. Ortaklarından alacağı parayı sadaka olarak
vermelidir.
Bir görüşe göre de, adam fakir olduğu takdirde
başkalarının ortak olmasına razı olamaz. Çünkü onun keseceği bu kurban,
bir adak yerindedir. O fakir bu kurbanı satın almakla kendine onu vacib
kılmıştır.
35- Udhiyye'nin (Kurban
kesmenin) rüknü kan akıtmaktır. Hayvan boğazlanmadıkça vacib olan
kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Onun için kurbanlık hayvanın
kesilmeden sadaka olarak verilmesi caiz olmaz. Fakat alınan kurban
herhangi bir sebeple bayramın kurban kesme günlerinde kesilemezse,
bunun diri olarak sadaka edilmesi gerekir. Çünkü bu halde, kan akıtma
işi sadaka vermeye dönüşmüş olur. Artık bunun etinden sahibi yiyemez.
36-
Bir kurbanı kitab ehlinden olan birinin (bir gayr-i müslimin) kesmesi
mekruhtur. Mecusîlerin, putperestlerin kesmesi ise caiz değildir. Fakat
kurban etinden herhangi bir gayr-i müslime bağış yolu ile vermekte bir
sakınca yoktur.
Kurban, Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Bunun meşru olması, kitab, sünnet ve icma ile sabittir.
(Şafiîlere göre, kurban, tek bir şahıs için sünnet-i ayndır. Bir aile
halkı için ise, sünnet-i kifayedir. Ailenin geçimini sağlayan kimse,
kurban kesince, artık diğerlerinin üzerinden sünnete uyma borcu düşer.)