Namaz Kılmamanın Zararı Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

Namaz Kılmamanın Zararı Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Namaz Kılmamanın Zararı

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38097
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    Namaz Kılmamanın Zararı Empty Namaz Kılmamanın Zararı

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Ptsi Eyl. 21, 2009 12:03 pm

    Namaz Kılmamanın Zararı







    Sual: Namaz kılmak büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günah değil midir?

    CEVAP
    Elbette çok büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Kasten [mazeretsiz] namaz kılmayanın diğer amellerini Allahü teâlâ
    kabul etmez. Tevbe edinceye kadar da Allah’ın himayesinden uzak olur.)
    [İsfehani]

    (Beş vakit namazı terk eden, Allahü teâlânın hıfz ve emanından mahrum olur.) [İbni Mace]

    (Namaz kılmayanın Müslümanlığı, abdest almayanın namazı yoktur.) [Bezzar]

    (İman ile küfür arasındaki fark, namazı kılıp kılmamaktır.) [Tirmizi]

    (Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni Nasr]

    (Bizimle kâfirlik arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur.) [Nesai]

    (Namaz, imanın başı ve Cehennemden kurtarıcıdır.) [Miftah-ul-Cennet]

    Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
    En büyük günahı işleyen de kâfir olmaz. Tembellikle namaz kılmayana
    kâfir denmez. Fakat namaz, çok önemli olduğu için, namaz kılmayanın
    imanla ölmesi kolay değildir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer
    günahları işlemesi kolaylaşır. Günahlar da insanı küfre sürükler.

    Sual: Namaz kılmamanın zararı nedir?
    CEVAP Birçok zararı vardır. Seyyid Abdülhakim efendi hazretleri buyurdu ki:
    Namaz kılmayan, her şeyden önce bütün müminlere zulmetmiş olur. Çünkü
    her namazda (Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin) demekle bütün
    müminlere dua ediliyor. Namaz kılmayan, her gün beş vakit namazda
    sünnetlerle beraber 21 kere tekrarlanan bu duadan Müslümanları mahrum
    bırakıyor. Kıyamette bütün müminler bu haklarını namaz kılmayanlardan
    alacaktır.

    Namaza gevşeklik gösteren, kıymetini bilmeyip hafif tutan birçok cezaya uğrar:
    Ömründen hayır ve menfaat görmez. Çeşitli hastalık, aşağılık, hakaret
    ve zilletler içerisinde hayat sürer. Salihlerden saygı görmediği gibi,
    çeşitli mahrumiyet ve sıkıntılara maruz kalır. Sıhhatinden hayır ve
    menfaat görmez. Genelde kötü yerlerde çalışanlar, namaz kılmayan veya
    namaza gevşeklik gösterenlerdir. Zahmetli, yorucu ve ağır işlerde
    çalışanlar da çoğunlukla bunlardır. Namazı doğru kılan, hem salihlerin
    yanında, hem de, arkadaşları ve akrabaları arasında saygı ve itibar
    sahibidir.

    Namaz kılanda yaratılışındaki güzellikten başka bir güzellik ve cemal
    vardır ki, namaz kılmayan ne kadar güzelleşmeye, süslenmeye çalışsa da,
    her gün yıkansa da, yeni elbiseler giyse de, yine bu güzellik ve cemale
    kavuşamaz. Güzel kokular sürünse de, kendisinde hasıl olan tiksindirici
    kokuyu, hissedenlerden gizleyemez.

    Namaz kılanın yüzü güzel olur, uzun zaman yıkanmasa da, günlerce
    çamaşır değiştirmese de, vücut, elbise ve çamaşırları pis kokmaz. Namaz
    kılmayan, sık sık yıkanıp çamaşır değiştirse de, o nezafete, o zarafete
    sahip olamaz. Günde defalarca sadaka verse, yetimleri sevindirse,
    yedirip giydirse, günlerce Kur'an okusa, her yıl hacca gitse, buna
    benzer ibadet ve iyilik yapsa da sevap alamaz. Allahü teâlâ, o
    vakitleri namaza mahsus kıldığından bu vakitleri namazda geçirmek
    gerekir. Bu vakitleri Allahü teâlânın tayin ettiği şekilden çıkarmak
    yani bozmak zulmünde bulunduğu için namaz kılmayanın her işinden, hayır
    ve bereket kalkar, duası da makbul olmaz.

    Namaz kılan Ya Rabbi dediği zaman, Allahü teâlâ, (Lebbeyk = söyle
    yapılsın) buyurur. Namaz kılmayana lebbeyk, işittim demez. Ancak namazı
    doğru kılan hayır ve berekete ve rahmete vesile olur. Namazda, Hazret-i
    Âdem’den itibaren bütün müminlerin ve bütün mahlukatın hakları vardır.
    Namaz terk edilince, Hakkın rahmeti, örtülü kalır. Rahmetin gelmesine
    kesilmesine sebep olduğundan bütün mahlukat namazı terk edene buğzeder.
    Müslümanların dualarının bereketinden mahrum kalır. Ölse, mezarı
    yanından geçen bir müslümanın okuduğu Fatihadan gerektiği kadar
    faydalanamaz. Allahü teâlâ böylelerini, uluhiyet makamında özel hizmet
    sayılan namaza almadığından, bu önemli hizmetten kovulmuş olur. Bu
    hizmet için verilecek olan faydalardan mahrum kalır.

    Namaz kılmayan, görünüşü bozularak yatağa düşer. Üstünü başını,
    yatağını, yorganını ve diğer şeylerini pisleterek berbat eder. Öyle
    olur ki, en yakınları, çocukları, hanımı, ana ve babası da ölümünden
    nefret eder. Hiç kimseden saygı göremez.. Bu kimse büyük bir padişah da
    olsa, yine ölüm zamanında nefret edilen bir şekilde ölür.

    Namaz kılmayanın ölümünde, gözlerinde korku alametleri, telaş ve hüzün
    eserleri, gözünü göğe dikme işaretleri görünür. Gözlerinin rengi
    değişir. Yukarıya veya aşağıya doğru dikilir ki, bakmak mümkün
    değildir. Burun delikleri kurur. Kuş tüyü yatakta, süslü odada ve
    sarayda bin bir ihtişam ve debdebe içerisinde bulunsa da, yine zelil ve
    aşağı olur.

    Namaz kılmamakla iman zayıflar. Bu kimsenin namaza saygısı olmadığından
    melekler, ölüler ve diğer yaratıklar da ona saygı göstermez.

    Namaz kılmayan ölürken saçı sakalı karışır. Namaz kılanın ise ölümünde
    de hayattaki durumu bozulmaz, canlı gibi kalır. Onun ölümünü gören,
    ölümünden haberdar değilse, uyuduğunu zanneder.

    Namaz kılmayan ne kadar çok yemek yese de, yine açlık ızdırabı dinmez.
    Gittikçe şiddetlenir, dayanılmaz bir hâl alır. Ne kadar fazla ve iyi
    yemekler yedirilse, bu acı, bu ağrı, bu sızı dindirilemez. Bu ızdırap
    teskin olunamaz. Hep açlıkla acı çeker. Açlık bir orantı halinde
    yükselir, artar. Nihayet kıvrana kıvrana can verir. Çünkü namazı terk
    etmek büyük günahtır. Cezası da o nispette büyük olur.

    Namaz kılan, güler yüzlü, parlak ve nurani yüzlü olur. Sevinç ve neşe
    alametleri yüzünde ve gözlerinde aşikâr olur. Kendi kusurlarını ve Hak
    teâlânın lütuf ve ihsanını görür de, alnından terler dökülür, burnunun
    delikleri sulanır. Kulak altları ve burun delikleri hafif bir şekilde
    terler. Güzel bir şekilde kokar. Renginde latif bir güzellik olur.
    Etrafa güzel kokular yayılır. En lezzetli ve en nefis yemekler yemiş
    gibi tok ve kanmış olarak vefat eder.

    İbadetler imandan parça değildir. Yani inandığı halde bir ibadeti
    yapmayan veya bir haramı işleyen kâfir olmaz. Ancak namazda sözbirliği
    olmadı. Hanbeli’de bir namazı özürsüz terk eden kâfir olduğundan
    öldürülür. Yıkanmaz, kefene sarılmaz, namazı kılınmaz ve müslümanların
    kabristanına konulmaz. Ayağına ip bağlanır, murdar bir it gibi, bir
    çukur kazıp içine konur. Üzerine toprak atılır. Üzerine kabir alameti
    de yapılmaz. Şafii ve Maliki’de büyük günah işlediği için ceza olarak
    öldürülür. Hanefi’de namaza başlayıncaya kadar dövülüp hapse atılır.
    Namaz kılmamak imansız ölmeye, namaz kılmak ise iki cihan saadetine
    sebep olur.

    Vazife elbette mukaddestir
    Sual: Bazı
    kimseler, (Ben namaz kılmam ama, fakirlere yardım ederim, hayvanlara
    acırım. Bunlar da ibadettir. Sadece namaz kılmakla olmaz. Vazife
    mukaddestir. Önce iş, sonra namaz) diyorlar. Namaz kılmayanın yaptığı
    iyi işler kabul olur mu?

    CEVAP
    (Sadece namazla olmaz) demek, namazı hafife almak olur. Namaz sanki
    iman gibidir. Nasıl ki, imanı olmayanın hiçbir ibadetine, iyiliğine
    sevap verilmiyorsa, namaz kılmayanın da hiçbir ibadetine sevap
    verilmez. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Kıyamet günü kulun ilk
    sorguya çekileceği ibadet namazdır. Namaz düzgün ise, diğer amelleri
    kabul edilir. Namaz düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.)
    [Taberani]

    (Namaz kılmayanın ibadetleri kabul olmaz.) [Ebu Nuaym] (Namaz dinin direğidir, namazı terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]

    (Vazife mukaddestir. Önce iş, sonra namaz) diyerek namaz kıldırmamak
    doğru değildir. Namaz kılmakla işverenin hakkı geçmiş olmaz. Yani
    işverenin namaza mani olma hakkı olmaz.

    Vazife ne demektir? Vazife, âmir tarafından emredileni yapmak, yasak
    edileni yapmamak demektir. Birkaç âmirin verdiği emir, birbirine
    benzemiyorsa, daha üstün olan âmirin emri yapılır. Memuriyette ve
    askerlikte de, birinci vazife büyük âmirin emrini yapmaktır. En büyük
    âmir kimdir? Vazife elbette mukaddestir. Çünkü hadis-i şerifte,
    (İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır) buyuruldu. (Kudai)

    İnsanlara ne yapılırsa faydalı olacağını da, en büyük âmir olan Allahü
    teâlâ bildirmiştir. Birinci vazife, en büyük âmirin emrini yapmak
    olduğuna göre, en büyük âmir ne diyor? (İmandan sonra en büyük vazife
    namaz kılmaktır) buyuruyor. Namaz kılmayanın ibadetleri, iyi işleri
    kabul olmadığı gibi, kazancı da bereketsiz olur.

    Namaz kılmak, işi aksatmaz. Hatta namaz kılan, işini daha canla başla
    yapmaya gayret eder. Namaz kılan, kul hakkından, haramdan korkar,
    vazifesini ihmal etmez. (Namaz kılmaya vaktim yok) demek veya başka
    bahane uydurmak, beynamaz mazeretidir, namazın önemini bilmemektir.
    Hadis-i şerifte, (Bir kimse, namazını kasten, mazeretsiz kılmazsa,
    Allahü teâlâ onun diğer ibadetlerini faydasız kılar) buyuruldu. (İ.
    Gazali)

    Allahü teâlâ, namaz kılmayanın iyiliklerine sevap vermez. (Sefer-i ahiret)

    Kasten yapanın suçu çok ağır olur
    Sual: Bazıları;
    bir namazı, uyuyarak, unutarak veya meşru bir mazeretle kazaya
    bırakmakla, tembellikle veya kasten terk etmeyi aynı kefeye koyuyorlar.
    Kasıtlı ve kasıtsız kılmamak arasında fark yok
    mudur?
    CEVAP
    Namazı kasten terk etmekle, meşru bir özürle terk etmenin cezası ve
    kazası aynı değildir. Sadece namaz değil, her işi, kasıtlı veya
    kasıtsız yapmak arasında çok fark vardır. Kasıtlı ve kasıtsız yapmak
    konusunda Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden örnekler verelim:

    Bir işi kasten yapmak, taammüden, planlayarak, isteyerek yapmak
    demektir. Dinimizde adam öldürmek en büyük günahlardandır. Bunu
    taammüden, yani planlayarak öldürmek daha şiddetlidir. Bekara suresinin
    178. âyet-i kerimesinde, kasten adam öldürenin, mahkemece, aynı cezaya
    çarptırılması bildirilmektedir. Bir mümini öldürmek büyük günah olduğu
    gibi, mümini mümin olduğu için öldürmek daha büyük günahtır. Bu konuda
    Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Bir mümini [mümin olduğu için] kasten öldürenin cezası, Cehennemde sonsuz kalmaktır.) [Nisa 93]

    Fakat bir mümini kasten değil de, yanlışlıkla, kasıtsız öldürürse,
    cezası hafiftir. Varsa bir köle azat eder ve diyet verir. Kur’an-ı
    kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Bir mümini yanlışlıkla öldürenin, bir mümin köleyi azat etmesi ve
    öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, diyet ödemesi gerekir.) [Nisa 92]

    Bir insan doğru zannederek yalan yere yemin edebilir. Bunu kasıtlı
    yapmadığı için günah olmaz. Fakat bir şeyi yapmayacağım diye yemin edip
    de, yaparsa yemin kefareti ödemesi gerekir. Bu konuda Kur’an-ı kerimde
    mealen buyuruluyor ki:
    (Allah, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz. Ama
    kasıtlı yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar.) [Bekara 225]

    Hadis-i şeriflerden de birkaç örnek verelim. Besmelesiz kesilen hayvan
    yenmez. Ama besmele unutulmuşsa yenir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor
    ki:
    (Besmele unutularak kesilen hayvan helaldir, Besmeleyi kasten terk etmedikçe tutulan av da yenir.) [Abd bin Hamid]

    Ramazan orucunu kasten bozmanın cezası, kefareti ağırdır. Ama unutarak
    yiyip içmenin cezası yoktur. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
    (Oruçlu, unutarak bir şey yiyip içerse, kaza gerekmez.) [Dare Kutni]

    Kasten hadis uydurmanın cezası da büyüktür. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
    (Kasten bana izafeten yalan söyleyen [hadis uyduran] Cehennemdeki yerine hazırlansın.) [Buhari]

    Kasıtlı ve kasıtsız yapmakla ilgili fıkıhta çok konu vardır. Mesela
    İbni Âbidin hazretleri diyor ki, (Özürsüz, çocuk almak haramdır. Ananın
    veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları
    teşekkül etmeden almak caiz olur.)

    Namazı kasten kılmamak çok büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
    (Namazı kasten terk eden, Allahü teâlânın zimmetinden [korumasından] çıkar.) [İ. Ahmed]

    (Namazı kasten kılmayanın diğer amellerini Allahü teâlâ kabul etmez.) [İsfehani]

    (Namazı kasten terk eden kâfir olur.) [Taberani]

    Bu kadar önemli bir ibadeti kasten terk etmekle, uyuyarak, unutarak
    kılmamak arasında çok fark vardır, mukayese bile kabul etmez, ikisi
    aynı kefeye konamaz. Uyumak, unutmak veya başka meşru bir mazeretle
    kazaya kalan namaz varken, sünnet veya nafile namaz kılmakta mahzur
    yoktur. Ama kasten terk edilmiş namazları varken, bunları kaza etmeden
    nafile kılamaz.

    İçki ve namaz
    Sual: Kocam içkili iken
    namaz kılıyor. Namazı kabul olur mu? Oruç da tutuyor. İçkiyle orucunu
    açtığı da oluyor. Namazı da orucu da boşa mı gidiyor
    ?
    CEVAP
    Günah ayrı, ibadet ayrıdır. Yani günah işleyen kimsenin de ibadetleri
    sahih olur. Namaz borcundan, oruç borcundan kurtulur. Ahirette niçin
    namaz kılmadın, oruç tutmadın diye sorguya çekilmez. Niye içki içtin
    diye sorguya çekilir. İçki içenin kıldığı namazlar sahih olur; fakat
    kabul olmaz. Kabul olmaz demek, sahih olmaz demek değildir. Sahih ve
    ihlaslı olan her ibadetin sevabı olur. Namaz borcundan kurtulur, fakat
    namazdan hasıl olan büyük sevapların hepsine kavuşamaz demektir.

    Açık gezen kadının namazı da böyledir. Namaz borcundan kurtulur, namaz
    kılmakla hasıl olacak büyük sevapların hepsine kavuşamaz, yani sevabı
    az olur. Bu sadece içki içen, açık gezen için değil, her çeşit günahı
    işleyen için de böyledir. Yalan söyleyen, gıybet eden, laf taşıyan
    kimsenin de namazlarının sevapları azalır.

    Namazı kaçırmamak için
    Sual: Namazları kaçırmamak için ne yapmak gerekir?
    CEVAP
    Namaza mâni olan işte, hayır yoktur. Şu üç şeye mâni olan her şeyi terk etmek ve bu üç şeye sarılmak lâzımdır:
    1- Namazları vaktinde kılmak,
    2- Haramlardan sakınmak,
    3- Helâl kazanmak.

    Namaz kılmayan
    Sual: Mecusi’nin biri
    Ramazan ayında çocuğuna dışarıda yemek yedirtmiyor, Müslümanlara
    saygılı davranıyor ve son nefeste imanla ölüyor. Dini yazılarda ise
    namaz kılmayan Müslümanın imanla ölmesinin zor olduğu, yani imanının
    tehlikede olduğu yazıyor. O Müslümanken bile kâfir ölebiliyor da, kâfir
    nasıl Müslüman ölebilir?

    CEVAP
    İslamiyet insanlardan iki şey ister. Birincisi ne bildirilmişse hepsine
    olduğu gibi iman etmek. İkincisi bu iman ettiklerine hürmet edip, saygı
    göstermek, hepsini beğenmek. Bunlar imanla ilgilidir. Yapıp yapmamak
    ise günah ve sevab ile ilgilidir. Bahsettiğiniz örnekte üstelik bir
    mecusinin yani ateşe tapanın oruca, Müslümanların ibadetine hürmeti,
    saygısı, onun Müslüman olmasına vesile olabilir ki olmuştur da. Buna
    benzer olaylar çok olmuştur.

    Fakat bir Müslümanın senelerce namaz kılmaması, diğer haramları
    işlemesi, bunları yaptığı veya yapmadığı için değil, iman ettiği
    hususlara saygıyı, hürmeti azaltacağı, hatta yok edebileceği için küfre
    düşme tehlikesi çok fazladır. Namaz dinin direğidir buyuruluyor. Namaz
    insanı elbette kötülüklerden alıkoyar buyuruluyor. Kendisini koruyucu
    namazı niyazı yok. Üstelik laf olsun diye, gevezelikle saygıyı hürmeti
    kaybedenler ise çoktur. Bu yüzden, ikisi çok farklıdır. Birbirine
    karıştırmamak lazımdır.

    Kâfir bir kelime-i şahadet söylerse hemen Müslüman olur, bütün
    günahları affolur, fakat namaz kılmayan Müslüman, yukarıda açıklamaya
    çalıştığımız sebepler yüzünden tehlikededir.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 13, 2024 10:15 am