BÂBÎLİK Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

BÂBÎLİK Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    BÂBÎLİK

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38115
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    BÂBÎLİK Empty BÂBÎLİK

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Paz Ara. 13, 2009 7:19 pm

    BÂBÎLİK



    Mirza Ali Muhammed Bâb'ın (1819-1850) kurmuş
    olduğu batıl mezhep.

    Mirza Ali Muhammed 1819'da Şiraz'da doğdu.
    Necef'te Seyyid Ali Reştî (ö. 1843)'den ders aldı. Seyyid Ali
    Reştî, ona ölümünden sonra yerine geçecek halife olmasını
    ve Mehdî olarak ortaya çıkmasını telkin etti ve buna ikna
    etti. Mirza, davetini 1844 de Şiraz'da ilân etti.1850 yılında
    Tebriz'de Şah Nasûriddin'in huzurunda, âlim ve fakihlerle yaptığı
    münazara sonunda irtidat ettiğine hükmedilerek idam edildi (Muhsin
    Abdülhamid, İs!âm â Yönelen Yıkıcı Hareketler,
    Çev. S. Yeprem-H. Güleç, Ankara 1973, 6970).

    Bâbiyye'ye bağlı müfrit kimseler
    Nasûriddin Şah'a suikast yapmaya kalkışınca birçokları
    öldürüldü. Mirza Ali'nin öğrenci ve müridlerinden Suph-i Ezel,
    Mirza Yahya ve kardeşi Mirza Hasan Ali Bağdat'a kaçtılar.
    Oradan İstanbul'a, daha sonra Edirne'ye sürgün edildiler. Her iki
    kardeş arasında anlaşmazlık meydana geldi. Suph-i Ezel
    ve adamları oradan Kıbrıs'a Baha ve adamları da
    Akka'ya sürgün edildi.

    Mirza Ali Muhammed cahil ve tutarsız görüşler
    ortaya atan bir sapıktır. O, önce kendisinin İmam-ı
    Muntazar* (beklenen imam)'a, açılan bir "Bâb" (kapı)
    olduğunu iddia etti. Sonra bizzat imamın kendisi olduğunu söyleyip,
    daha sonra peygamberlik taslamaya başladı. Sonunda da kendisine
    ilâhî ruhun hulûl ettiğini söyleyerek tanrılık
    iddiasında bulundu. İmam-ı Muntazar'a açılan
    kapı anlamında gelen "Bâb" kelimesinden adını
    alan Bâbîlerin inançları şöyle özetlenebilir:

    Mirza Ali Muhammed'in bütün geçmiş
    peygamberlerin gerçek temsilcisi olduğuna inanmak,(inançlarına
    göre Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm, Bâbilik'te birleşir.
    Bu üç din arasında herhangi bir ayrılık yoktur);
    Allah'ın Mirza Ali'ye hulûl ettiğine inanmak, Ahirete inanmak,
    Hz. Muhammed'in peygamberlerin sonuncusu olduğuna inanmak.

    Mirza, ebced* harflerini zikretmiş ve bunlar için
    belirlediği sayılardan tuhaf anlamlar çıkartmıştır
    (Muhammed Ebu Zehra, İslâm da Siyasi ve İtikadi Mezhepler
    Tarihi, Çev E. Ruhi Fığlalı-Osman Keskioğlu,
    İstanbul 1970, 286-287). Bâbîliğe göre "ondokuz"
    sayısı mukaddestir. Onlara ait takvime göre bir yıl
    ondokuz aya, aylar ondokuz güne bölünmüştür. Dolayısıyla
    bir yıl 19x19=361 gündür.

    Böylelikle Bâbiliğin İslâm ile ilgisi
    olmayan ayrı ve yeni bir din olduğu görülmektedir. Bu batıl
    din, İslâm, hristiyanlık, yahudilik, mecûsilik ve putperestliğin
    karışımından oluşturulan ve İslâmî
    prensipleri yıkmayı hedef alan siyasî bir yapıya sahiptir.
    Bu dinin kurucusu peygamberlik ve velâyet aracılığıyla
    kendisi için "Vasıta-i Kübra" yahut "Bâbûddin,
    Bâb" ünvanlarını kullanmıştır. Daha sonra
    kendisine "Nokta" veya "Hâlikü'l-hayr" adını
    verdi. Çünkü artık o, nebi değil, ilâhî özelliklere sahip
    olduğunu iddia ediyordu. Bâb'ın ilk telif ettiği kitap
    "er-Risâletü'l-Hidâye fi'l-Ferâizi'l-İslâmiye" adlı
    eseri idi. Bâbiye'ye mensup olanlar Karmatîler gibi etrafta fesat ve
    fitne çıkarmaya ve insanları dalâlete sürüklemeye kalkıştılar.
    Onlar savaşta ölenlerin kırk gün sonra dirileceğine
    inandıkları için çırılçıplak olarak düşman
    üzerine hücum ederlerdi.

    Bâbiye peygamberlere iman eder. Ölüm "Lika-i
    Bâb" için bir yokluktan ibarettir. Öldükten sonra sevap ve ikab,
    lezzet, ızdırap ve elem vardır. Onlar öldükten sonra
    ruhlarının ikinci kez geri geldiklerine inanırlar. Yani
    onlarda tenasüh vardır. Ölümden sonra dirilme, Haşir ve
    Neşir, Bâb'ın tekrar dünyaya gelişi ve kıyamı
    ile tamamlanır. Onlara göre Kur'an'ın hükümleri mensuhtur.

    Amelle ilgili görüşlerine gelince:

    Kadınlar gerek miras ve gerekse diğer
    hususlarda erkeklere eşittirler. Bâbileri ondokuz kişilik bir
    kurul yönetir. Mallarının beşte birini yılda bir defa
    bu kurula vergi olarak verirler. Bütün cezalar kaldırılmıştır.
    Ancak nakdî ceza ve karı kocanın beraber yaşamasına
    engel olmak hariçtir. Evlenme onbir yaşından itibaren
    mecburidir. Boşanma iyi karşılanmaz. Dul kalan erkekler
    doksan, kadınlar doksanbeş gün içerisinde evlenmeye
    mecburdurlar. Onbir ilâ kırkiki yaş arasındaki kimseler
    her sene güneşin doğuşu ile batışı
    arasında bir ay (on dokuz gün) oruç tutmaya mecburdurlar. Oruç kırkiki
    yaşından sonra kalkar. İnsanlar muaf olur. Ramazan
    Bayramına "İyd-i Rıdvan" denir. Bu bayram
    "19" gündür. Biri kendisine, onsekizi müritlerine aittir.
    Muharremin birinci günü "İyd-i Mecit"tir; çünkü Bâb o
    gün doğmuştur. Bağlılarından biri iktidarı
    ele geçirirse Mekke ve Beyt-i Mukaddes yani Kabe gibi bütün kutsal
    yerleri, peygamberlerin ve evliyanın mezarlarını tahrip
    etmekle yükümlüdür. Şarap içmek haramdır. Tütün içmek
    haram ise de Bâbiler bunu sonradan caiz görmüşlerdir. İslâm'ın
    açık bir emri olan tesettür gereksizdir. Nikâh akd olunurken veli,
    vekil, şahit gerekli değildir. Sadece eşlerin kabulü
    yeterlidir. Zekât ve sadaka "Bâbî" olana verilir.

    Seyahat tavsiye olunmaz. Hacılar ve tacirlerin
    dışındakilere deniz seyahati yasaktır. Cenae
    namazı hariç cemaatle namaz kılınmaz. Fakat camilerde vaz
    dinlemek tavsiye olunur. Sarhoşluk veren içkiler yasaktır. Her
    ondokuz günde bir defa su içirmek için bile olsa ondokuz kişiyi
    davet etmek lâzımdır. Dilencilik yasaktır. Mirasın
    özel bir paylaştırma usûlü vardır.

    Bâbiye fırkası, Asl-ı Bâbiye,
    Kurretiyye, Ezeliyye ve Bahâiyye* olmak üzere dört kısma
    ayrılır. Asl-ı Bâbiye; ancak Bâb'a bağlı olup
    el-Beyân adlı eseri ile amel edenlerdir. Bâb'dan sonra yazılan
    eserlere asla itibar etmezler.

    Kurretiyye; Bâb'ın müritlerinden "Zerrin
    Tâç" adında güzelliği ile şöhret bulmuş bir
    kadına tâbi' olan gruptur. İran müctehidlerinden birinin kızı
    olan Zerrin Taç ilk zamanlarda arşa "Kalb-i Nebi", Cebrâil'e
    "Akl-ı Nebi" diyen Rüştiyye reisi Kâzımü'l-Hüseynî'ye
    bağlı idi. Seyyît Kâzım Reştî'nin vefatından
    sonra Bâb'ı imam edindi. Gâib olan Bâb'a iman etti. Bâb ile
    mektuplaşmaya başlayınca, Bâb kendisine Kurretü'l-Ayn
    dediğinden, Zerrin Taç, "Kurretü'l-Ayn" lâkabını
    aldı. Kurretü'l-Ayn kadınlardan tesettürü kaldırdı.
    Mükellefiyet ve farzları tamamen gereksiz gördü. Bir kadının
    dokuz erkek ile evlenmesinin caiz olduğu gibi bazı hükümler
    koydu. İslâm şerîatının mensuh, Bâb şerîatının
    hak olduğunu iddia edecek kadar küstahlığa
    kalkıştı. Kurretü'l-Ayn öldürüldükten sonra
    Kurretiyenin çoğu katlolunmuş, ancak pek azı kendilerinin
    İsna aşeriyye'den olduklarını ilân etmekle kurtulmuştu.

    Ezeliyye; Bâb'ın talebelerinden Mirza Yahya'ya
    bağlı olanlardır. Bunlar müslüman olarak görünürler.
    Zâhirde bütün farzları yerine getirirler. Takiyye yaparlar. Bahâileri
    tekfir ederler. Mirza Yahya, Bâb tarafından Suph-i Ezel lâkabını
    almıştır. Bundan dolayı bağlılarına
    "Ezeliyye" denilmiştir.

    Bahâiyye veya Bahâilik'e gelince: Mirza Ali Baha, oğlu
    Abbas'ın gayretiyle halkı Edirne'de kendi adına davet
    ettiği için Suph-i Ezel ile arası açılmış idi.
    Suph-i Ezel Kıbrıs'a sürgün olunduğu sırada o da
    Akka'ya sürüldü. Bunun adamları yetmişüç kişi idi.
    Baha, Akka'da Bâb'ın halifeliğinden Mehdiliğe, velâyet-i
    mutlaka'ya, nübüvvet-i amme'ye ve hassa'ya, hatta ilâhiyete kadar çıktı.
    "el-Eykan" adlı bir eseri vardır. İran'da
    Rusya'da, Suriye'de, Mısır'da, Hint'te, Amerika'da pek çok
    Bahâiler vardır. Bahâiler indinde Bâb, Mehdî, Bahâ, Mesihtir.
    Daha sonra Bahâ ilâh olmuştur. Bâb'ın vahyi olduğu gibi,
    Bahâ'nın da levhalardan ibaret vahyi vardır.

    Bâb ve Bahâ mucize göstermekten aciz olduklarından
    peygamberlerin mucizelerini inkâr ederler. Bahâiyenin de Bâbiye gibi
    dini hükümleri vardır. Akdes adlı kitap bu hükümleri ihtiva
    eder. Sabah, öğle ve akşam olmak üzere dokuz rekat namaz kılarlar.
    Kıble Akkâ'dır. Cenaze namazı altı tekbirdir.
    Cenazeden başka cemaatle namaz kılınması gereksizdir.
    Nevruz bayram günüdür. Hac, Akkâ'da gömülü olan Bahâ'yı
    ziyarettir.

    Bu duruma göre Bâbîlik ve ondan türemiş olan bütün
    kolları bazı İslâmî ıstılahları
    kullanmalarına rağmen, İslâm ile ilgisi olmayan ayrı
    ve uydurulmuş bir din görüntüsü taşımaktadır.

    Bu mezhep bugün İran'dan başka Amerika,
    Afrika ve Avrupa'da taraftar bulmuştur.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 3:51 pm