BAYRAMİYE, BAYRAMİLİK Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

BAYRAMİYE, BAYRAMİLİK Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    BAYRAMİYE, BAYRAMİLİK

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38115
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    BAYRAMİYE, BAYRAMİLİK Empty BAYRAMİYE, BAYRAMİLİK

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Paz Ara. 13, 2009 7:18 pm

    BAYRAMİYE, BAYRAMİLİK



    Hacı Bayram Velî tarafından XIV. asrın
    sonları ile XV. asrın başlarında kurulan ve önemli
    bir yere sahip tarîkatlardan biri. Adını Hacı Bayram Velî
    (833/1429)'den almıştır. Hacı Bayram, 753/1352
    yılında Ankara Çubuksuyu civarında bugünkü söyleyişiyle
    Solfasol (Zü't-Fadl) köyünde doğmuştur. Asıl adı
    Numan'dır. Şeyhi ile Kurban Bayramı'nda
    tanıştığı ve çok mütevazi olduğundan
    Bayram adını almış ve bu adla ün yapmıştır.
    Babası, Koyunluca Ahmed adında bir köylüdür, Safiyüddin ve
    Abdal Murat isminde iki küçük kardeşi vardır. (M. Ali Aynî,
    Hacı Bayram Velî, İstanbul 1343, s. 50).

    Çocukluk hayatı hakkında fazla malûmat
    sahibi değiliz. Onun meşhûr olması o zamanlarda çok
    büyük bir kıymet taşıyan müderrisliğiyle
    başladı. Görev yeri Melike Hatun'un yaptırdığı
    Kara Medrese'dir.

    Hacı Bayram, Kayserili Şeyh Hamîdeddin b.
    Musa (Somuncu Baba)'ya (815/1412) intisâb ederek ondan feyz aldı.
    Şeyhinin neş'e ve kemâline olan aşkının sonucu
    hep onunla birlikte oldu, onunla birlikte Şam ve Mekke'ye gitti. Hac
    görevini yerine getirerek Aksaray'a geri geldiler. Hacı Bayram
    şeyhinin irtihâlinden sonra Ankara'ya döndü. Gazalî'nin (ö.
    505/1111), Bağdat Nizamiye Külliyesi'nden ve Molla Câmî'nin
    (898/1492) görev yaptığı medreseden
    ayrıldıkları gibi Hacı Bayram Velî de Kara Medrese
    Müderrisliği'nden çok geçmeden ayrıldı.

    Bu sıralar Anadolu halkı üzerinde Muhyiddin
    İbnü'l-Arabî (638/1240) Celâleddîn-i Rûmî (672/1273), Sadreddin
    Konavî (673/1274) ve şeyhi Hamideddin'in nüfûzları
    hissediliyordu. Hacı Bayram'ın tasavvuf terbiyesinin yanına
    müderrisliği de eklenince, fikirlerini yayması çok kolay oldu.
    İrtihalinden sonra da Bayramîlik adıyla ün salan bu tasavvuf
    ekolü (tarikatı)'nü, yetiştirdiği müridleri idame
    ettirdiler. (Abdülbaki Gölpınarlı, Melâmilik ve Melâmîler,
    İstanbul 1931, s. 34).

    Bayramîlik, tasavvuf tarihinde gözle görülür bir
    yer tutmuştur. Tarîkat denilen olgu bir görünümdür. Bunun hayat
    sahnesine çıkışı ve devamlılığı,
    ondaki öz'e bağlıdır. Bunun yanında, başta
    bulunan şeyhin şahsiyeti, teslimiyeti, fedakârlığı
    ve kendisine intisâb edenlerin kemmiyet ve keyfiyet açısından
    durumları da göz ardı edilemez. Tabiî bir diğer önemli
    faktör de, o sıralarda mevcûd olan ortam ve şartlardır.
    Bunlar bir arada bulunduğunda bir tasavvuf ekolü oluşur ve
    sahnede görevine başlar. Tasavvuf alanında bütün tarikatlarda
    görülen öz, müntehâ nokta olan melâmettir. Melâmet ise, bir
    cümleyle ifade edecek olursak nefsi kınamak ve Hakk'ı yüceltmektir.
    Yani, Tevhîd-i Zât'a varmaktır. Bunun tahakkuku, meşrûiyyet
    dairesinde olur. Hacı Bayram Veli'de bunları rahatlıkla görürüz.

    Silsilesi: Bayramîlik, bir koldan Bayezid Bestamî'ye
    (261/874) çıkar. Diğeri, bilhassa Halvetîler ve Melâmîler
    tarafından kabûl edilen silsile olup Hasan Basrî'ye uzanır.
    Birinci silsile, Ebu'l-Hasan Zarafânî'den Nakşıbendiyye
    silsilesine ulaşır. Bayramîlik'te Aleviyye ve Sıddıkiyye
    nisbeti vardır.

    Bayramîlik, kendisinde sesli ve sessiz hatî ve cehrî
    zikri toplamıştır. Sesli zikri Halvetîlikten, sessiz zikri
    de Nakşîlikten aldığı kabul edilir.

    İhtiyârî ve ıztırarî ölümle zevk
    edilen vahdet-i vücûd olgusuna inanmak, bu tarikatın fikrî
    alandaki önemli özelliğidir. Vahdete inanmak diğer
    tarikatlarda; sonunda varılan bir netice iken; Bayramîler'de, henüz
    işin başında iken bulunması gereken bir husustur. Bu
    inanç, zamanla oluş haline gelmelidir. Fenâfillah mertebeleri diye
    de adlandırılan ve Tevhîd-i Ef'âl (Fiillerin birlenmesi),
    Tevhîd-i Sıfât (Sıfatların birlenmesi) ve Tevhîdi Zât (Zâtın
    birlenmesi), yani sırayla; her fiilin fâilinin, her sıfatın
    mevsûfunun Allah olduğu ve Allah'tan başka gerçek varlık
    bulunmadığı şeklinde özetlenen Tevhîd anlayışına
    çok önem verilir. Hacı Bayram bu Tevhîd mertebelerini "bilmek",
    "bulmak" ve "olmak" diye ifade eder (Mehmet Demirci,
    Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, İstanbul 1987, s. 39).

    Bayramîlik, dünya hayatında kimseye yük olmamayı,
    alınteriyle kazancı esas alır. Bizzât Hacı Bayram,
    Ankara'da geçimini ziraatle sağlamıştır. Bayramîlik'te
    aynı zamanda, başkasının da geçim zorlukları
    karşısında yardımına koşmak prensibi
    vardır. Bu husus ile ilgili olarak Hacı Bayram'ın üç
    aylarda halktan zekât toplayıp fukarasına
    dağıttığı bilinmektedir. Bu davranış
    aynı zamanda nefsi kınamaya da işaret sayılabilir.

    Bu tarihî gerçeklerin ışığı
    altında tasavvufî düşünce ve pratik hayat anlayışında
    görüldüğü üzere, gerek özel hayatında, gerekse devlet büyükleriyle
    olan ilişkilerinde Hacı Bayram Velî' yi maneviyata aşırı
    düşkün mistik bir mutasavvıf olmaktan çok, hayatın
    pratik ve yaşanılır gerçeğine kolayca uyum
    sağlayabilen, dünyayı ihmal etmeyen, müridlerini son derece
    disiplinli yetiştiren, çalışma ve hayat mücadelesini teşvik
    eden, günün büyük kısmını tarlada, bağda çalışarak
    geçirip zamanında muntazam ibadetini ve zamanında da işini
    gücünü yerine getiren plânlı bir hayat adamı olarak görüyoruz.

    Bayramîlik geleneklerine gelince onları şöylece
    özetleyebiliriz: Tekke veya bir mecliste toplanmak, oniki rekâtlık
    bir teheccüd namazı kılmak, sonra zikir halkası
    oluşturmak, kudûm çalarak çarşıyı dolaşmak.
    Zikirlerinde "Lâ ilâhe illâllah" derlerdi.

    "Gönüle varmak" diye adlandırılan
    zikirde, gözler kapanır, nefes tutulur ve başlar sağa sola
    sallanırdı. (Mehmet Demirci, a.g.e, s. 39).

    Tarikatın esasları; cezbe, muhabbet ve
    sırr-ı ilâhi olarak ifade olunabilir. (M. Zeki Pakalın,
    Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I,
    İstanbul 1983, s. 181).

    Bayramîliğin Hacı Bayram'ın ölümü
    üzerine iki kola ayrıldığı kabul edilir. Bir
    kısım, zikr-i cehrîyi kabul ederek Hacı Bayram'ın
    halifesi Ak Şemseddin'e (864/1459) bağlanmış; bir
    kısmı da diğer halîfesi Bursalı Ömer Dede'ye
    (880/1475) uyup, zikir ve vird gibi şeylerden, özel giyimden, hatta
    tekkelerden bile feragat ederek Melâmî adını
    almıştır.

    Bayrâmîlik adıyla ün salan tarikat, Ak
    Şemseddin koluyla yayılmıştır. Bilhassa
    Anadolu'da Ankara, İstanbul, Bolu, Bursa, İzmir ve Kastamonu'da
    yayılmış ve özellikle Türk tasavvuf çevrelerinde etkili
    olmuştur. Bayramîliğin yukarıda zikrettiğimiz iki
    şubesinin yanında, ayrıca Tennûriyye, Himmetiyye,
    İseviyye ve Hamzaviyye kolları vardır. Aziz Mahmud Hüdâî'nin
    kurduğu Celvetîlik de Bayrâmîlik'den doğmuş ve onun
    devamı sayılmıştır.

    Bayrâmîlik, kurucusunun şahsiyeti
    dolayısıyle büyük etki bırakmıştır. Onun
    yetiştirdiği ünlü kişilerden Ak Şemseddin, Mehmed ve
    Ahmed Bîcan, Melâmiyye-i Bayramiyye müessisi Ömer Dede ve diğerleri,
    Anadolu'da İslâmî varlığın korunmasında da büyük
    tesirler icra etmişlerdir. Hacı Bayram Velî, Yunus Emre tarzında
    ilâhiler yazmıştır. Hacı Bayram Velî' nin (k.s)
    kabri, önemini ve değerini yükselttiği Ankara'da kendi
    adıyla anılan camün avlusundadır. Onun meşhur ilâhilerinden
    biri şöyledir:

    "Çalab'ım bir şâr yaratmış
    iki cihan aresinde,

    Bakıcak dîdâr görünür ol şârın kenâresinde

    Nağihan ol şâra vardım, ol şârı
    yapılır gördüm

    Ben dahi bile yapıldım taş u toprak
    aresinde

    Ol şârdan oklar atılır, gelir
    ciğere batılır

    Arifler sözü satılır ol şârın
    pazaresinde

    Şâkirdleri taş yonarlar, yonup üstada
    sunarlar

    Çalab'ın ismin anarlar o taşın her pâresinde

    Bu sözü ârifler anlar, cahiller bilmeyip tanlar

    Hacı Bayram, kendi banlar ol şarın
    minaresinde. "

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 2:55 pm