GERİCİ-GERİCİLİK Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

GERİCİ-GERİCİLİK Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    GERİCİ-GERİCİLİK

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38115
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    GERİCİ-GERİCİLİK Empty GERİCİ-GERİCİLİK

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Paz Ara. 13, 2009 7:15 pm

    GERİCİ-GERİCİLİK



    Geriye dönmek isteyen, geride kalan dönemi ve bu
    dönemin değer yargılarını benimseyen, özleyen kişi
    ve bu kişinin niteliği. Gerici ve gericilik kavramları mürteci
    ve irtica kelimeleriyle de dile getirilir.

    Gericilik, kavram olarak zamansal bir geriye dönüş
    isteğini de içermekle birlikte, temelde değerlerle ilgilidir.
    Bu nedenle savunduğu değerlerin geçmişe, geride kalan bir
    döneme ait olup olmaması değil; bu değerlerin mahiyeti,
    niteliği kişiyi gerici ya da mürteci yapar. Bu temel anlamına
    karşılık İslâm toplumlarının
    Batılılaşmasından, Batılı câhilî değerlerin
    egemenliği altına girmesinden sonra gerici ve gericilik
    deyimleri İslâm dışı yönetimler ve işbirlikçisi
    kimseler tarafından tam tersi anlamda, siyasal ve ideolojik bir suçlama
    ve sindirme aracı olarak kullanılmaya başlandı. Gerçek
    anlamdaki gericiler, siyasal güçlerine dayanarak bu kullanımla
    İslam'ı topluma yeniden hâkim kılma mücâdelesi veren
    müslümanlara gerici, mürteci; İslâm'a da gericilik, irtica
    nitelikleri yamamaya çalışmaktadırlar.

    Gericiliğin temel nitelikleri, câhiliye kavramının
    ihtiva ettiği anlamlarla ifade edilebilir. Bunlar, Râğıb
    el-İsfehânî izlenerek söylenirse; bilgisizlik, gerçek dışı
    ve yanlış inanç, yanlış davranış olarak
    tesbit edilebilir. Kur'an'a göre bilgisiz insanlar kişisel arzu ve
    hevâları peşinde koşar; diledikleri gibi yaşamak,
    istedikleri gibi kanunlar koymak isterler ve bu nedenle doğru yoldan
    saparlar (el-En'âm, 6/119). Diğer bir özellikleri de hevâlarına
    uygun çeşitli ideolojiler (emaniy, ümniye) geliştirmek (el-Bakara,
    2/78) ve bunu yaparken zanlarına dayanmaktır (el-En'âm, 6/116).
    Bu etkenler câhilî bir sistem, bir hayat, düşünce ve inanç
    biçimi oluşturur. Bu sistemin temel özelliği şirktir.
    Şirk, ya Allah'ın ilâhlığını,
    Rablığını, Melikliğini tanımama ya da
    Allah'a bu ve benzeri konularda ortaklar tanıma biçiminde kendini
    gösterir. Şirkin toplum hayatındaki başlıca pratik
    sonuç ve işaretleri evrende ve insan hayatında Allah'tan
    başka bir yaratıcı, öldürücü, tasarruf edici, boyun eğilecek,
    sevilecek, korkulacak, tevekkül edilecek, hüküm ve kanunlar koyacak
    varlık, kişi ya da kurumlar tanımaktır. Şirkin
    davranışlar alanındaki sonucu ise, bu tür kişi ve
    kurumların koydukları kanun ve kurallara gönüllü olarak boyun
    eğmek, itaat etmektir. Başka bir ifade ile Kur'an'ın
    öngördüğü inanç, düşünce ve hayat biçiminin dışında
    beşerî istekler, ideolojiler ve zanlara dayalı bilgiler
    doğrultusunda oluşturulan toplumsal düzenler, şirk düzenleri,
    eş deyişle câhiliye düzenleridir. Böyle bir toplum modeli peşinde
    koşan insan, bu model ister geçmişte uygulanan bir model olsun,
    ister henüz uygulanma imkanı olmayan bir tasarı olsun; adı
    ister Demokrasi, ister Sosyalizm; isterse Komünizm ya da Faşizm
    olsun, gericidir, mürtecidir.

    Gerici ve gericilik kavramları İslâmî
    terminoloji içerisinde mürteci ve irtica kavramlarının
    yanısıra mürted-irtidâd, münâfık-münâfıklık,
    fâsık-fısk, tağı-tuğyân, mücrim-cürm gibi başka
    kavramlarla da anlam ilişkileri içindedir. Bir İslâm
    toplumunda câhili eğilimler, önlemler içindeki kişi, itikadî
    ve amelî durumuna göre mürted, münâfık, fâsık gibi adlar
    alır. İslâm'ın öngördüğü inanç ve toplum yapısını
    kabul ettiği halde sonradan bunu reddederek herhangi bir câhilî
    inanç sistemini, toplum modelini benimseyen kişi, İslâm'la
    bütün bağlarını keserek geriye dönmüş, irtidâd
    etmiş, mürted olmuştur. İrtidâd, gericiliğin en
    kesin ve açık biçimini oluşturur. Câhili inanç esaslarını
    terketmeden çeşitli nedenlerle İslâm'ı benimsemiş görünen
    ve hayatını müslümanlar arasında sürdüren münafıklar
    da gericidirler. Bunlar, içlerinde taşıdıkları inançları
    ve bu inançların yansıması olan gerici eğilimleri
    zaman zaman davranışlarında, düşünce ve hayat
    biçimlerinde göstermek zorunda kalırlar. Gericiliğin bu biçimi
    gizli, ama İslâm toplumu için en tehlikeli olamdır. İrtidâd
    ve münâfıklık boyutlarına ulaşmayan kimi gericilik
    biçimleri de kişinin İslâm hüküm ve kuralları
    karşısındaki tutumu; benimseyerek sürdürdüğü
    câhiliye gelenek, görenek ve davranışlarına göre fısk,
    tuğyân, cürm gibi çeşitli adlarla ifade edilir. Bütün
    bunlar kişiyi İslâm'ın doğru ve aydınlık
    yolundan saptırıcı ve belli bir cezayı gerektirici
    gerici davranışı belirtirler.

    İslâm'ın değerler açısından
    baktığı gerici ve gericilik kavramlarına çağdaş
    câhil ve gerici dünya daha çok zamansal açıdan, eskilik-yenilik,
    gerilik-ilerilik kavramlarının yedeğinde bakar. Buna göre
    gerici, yeni olana direnerek eski olanı korumaya çalışan
    ya da tarihin tekerleğini geriye döndürmeye çalışan
    kişi. Bu tanıma göre gerici, ilericinin karşısında
    yeralır ve gericilik bilgisizlik, tutuculuk, sağcılık
    gibi kavramlarla ilişkilendirilir. Tanım, doğal olarak eski
    olanın kötülüğü, yeni olanın iyiliği kabulüne
    dayanmaktadır. Buna göre müslümanlar gerici, İslâm da
    gericiliktir. Bu yargı şöyle açıklanır: "Kendilerinin
    değerli buldukları düzeni ve kurumları değişime
    karşı şiddetle savunan muhâfazakârlar, bu uğraşlarında
    başarısızlığa uğradıkları takdirde,
    bir kısmı yeni beliren düzeni evrenin işleyişinin kaçınılmaz
    sonucu olarak kabul edecektir. Fakat eski ideallerini hâlâ benimsemekte
    devam eden mağlup olmuş muhâfazakâr ister istemez bir "gerici'
    olacaktır. Yeni gelişen dünyayı tenkid edecek ve gelecekte,
    eskiden varolmuş olduğuna inandığı "altın
    bir çağı' tekrar yaşamak için harekete geçecektir"
    (Ahmet Yücekök, Türkiye'de Din ve Siyaset, s. 90).

    Alışılmış Batılı
    bakışı yansıtan bu değerlendirmenin,
    yanlışlığı, tutarsızlığı açıktır.
    Çünkü belli bir inanç biçiminin ve buna bağlı değerler
    düzeni ile toplum modelinin zaman bakımından önce ya da sonra
    oluşu, onun iyilik ya da kötülüğünün, gerilik ya da ileriliğinin
    ölçütü olamaz. İslâm'ın Türkiye'de terkedilmiş bir
    inanç ve toplum modelini temsil etmesi, doğal olarak, onun kötülük
    ve geriliğini göstermez. Bu nedenle Türkiye'de ya da dünyanın
    herhangi bir yerinde mevcut sistem yerine İslâm'ı öngören,
    İslâm'ı geçirmeye çalışan müslümana gerici
    denemez. Müslümanlar, toplumu tarihin belli bir zamanına döndürme
    amacı peşinde değillerdir. Tam tersine, insanların, içinde
    bulundukları koşullara göre oluşturdukları bir
    inancı ve toplumsal düzeni değil, zaman ve mekanın
    üstünde bir kaynaktan gelen ve bütün zamanlar için geçerli olan
    evrensel bir inanç ve değerler düzenini amaçlamaktadırlar. Bu
    inanç ve değerler düzeni ise Garaudy'nin deyişiyle "bilim,
    teknik, millet, para, cinsellik, büyüme gibi sahte tanrılar
    üretilerek oluşturulan politeizm (çok tanrıcılık)
    üzerine kurulan çağdaş uygarlığın
    iflasının artık iyice anlaşıldığı
    günümüzde bütün insanlığın önünde duran kurtarıcı
    tek seçenektir" (İslâm ve İnsanlığın
    Geleceği, s. 29). Dolayısıyla müslümanların gerici,
    İslâm'ın gericilik gibi gösterilmesi, Kur'an'ın
    terimleriyle söylenirse zanlarına dayanan, hevâları ve
    ideolojileri (ümniye) peşinde koşan sapkın kişilerin
    câhilî değerlendirmelerinin bir işaretinden başka
    birşey değildir.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 4:33 pm