KADİRİLİK Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

KADİRİLİK Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    KADİRİLİK

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38115
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    KADİRİLİK Empty KADİRİLİK

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Paz Ara. 13, 2009 7:13 pm

    KADİRİLİK



    (Kadiriye), Abdulkadir Geylanî olarak ünlenmiş
    Muhyiddin Ebû Muhammed b. Ebû Salih b. Zengi-Dost (d. 1077 Geylan-ö.
    1165 Bağdat)'u öncü kabul eden tarikat. Bağlılarınca
    Gavsu'l-Azam, Kutub, Bâzullah, Sultanu'l-Evliya, Ayetullah gibi
    lakablarla anıları Abdulkadir Geylânî, öğrenimini
    tamamladıktan sonra başladığı ders ve
    vaazlarını kesip yirmi beş yıl kadar süren uzlet
    hayatı sürdüğü bilinen bir husustur. Tasavvuf alanındaki
    mürşidi Ebu Saîd el-Mübarek b. Ali el-Mahzûmî idi. Tarikat
    silsilesi el-Mahzûmî, Ebu'l Hasan Ali İbn Muhammed b.Yusuf
    el-Kureşi, Ebu'l-Ferec Yusuf el-Tarsusî, Abdu'l-Aziz et-Temimî,
    Ebubekr Şiblî, Cüneyd Bağdâdî, Sırriyü's-Sakatî ve
    Maruf el-Kerhî aracılığı ile Ehl-i Beyt
    imamlarından Ali el-Rıza'ya, ondan da Musa el-Kâzım, Cafer
    es-Sâdık, Muhammed el-Bâkır, Zeyne'l-Abidin ve Hüseyin b. Ali
    aracılığı ile Hz. Ali'ye dayanır.

    Bugünkü kadiriye tarikatında izlenen birçok yol
    ve inanılan birçok hususun Hz. Ali ile hiç bir ilgisi olmadığı
    gayet açık olmasına rağmen her nedense bu tarikat
    silsilesi ona dayandırılmıştır. Hz. Ali'yi
    tanıyan ve bilen herkes onun böyle inanmadığını
    ve bu gibi davranış, amel ve inançları reddettiğini
    de bilmektedir. Ancak bu tarikatta görülen bir çok bid'at ve hurafenin
    sonradan İslam'a mal edildiği ortaya çıkmaktadır. Bu
    bid'at ve hurafelerin yanısıra Kadirilik'te zühd ve takvaya
    dayalı ameller de mevcuttur. Kadirilik'e göre tasavvuf seha, rıza,
    sabır, işaret, gurbet, seyahat, fakr ve suf (yün elbise)
    giyinmek üzerine kuruludur. Geylani'ye göre bir mürid önce bir çile
    dönemi yaşayarak zâhitliğe tamamiyle alışmalı,
    sonra uzaklaştığı dünyaya yeniden dönerek haz ve
    nasibini ala ala başkalarını irşad etmeli,
    aydınlatmalıdır. Ancak dünya ve ahiret nimetlerinin insan
    ile Allah arasında bir perde olduğu unutulmamalı,
    mutasavvıf bu nimetleri değil, Allah'ın zatını
    kendine amaç edinmelidir. Bunun için üç konuya özen gösterilmelidir:
    Allah'ın emirlerini yapmalı, yasaklarından kaçınmalı
    ve kadere boyun eğmelidir. Mürid öncelikle farz görevlerini yerine
    getirmeli, bunları bitirdikten sonra vacib ve sünnetleri yapmalı,
    daha sonra da nafile ibadetlerle uğraşmalıdır. Nafile
    ibadetlerin en önemlisi ise zikirdir.

    Kadirilik'e giriş "Mübayaa" denilen bir
    törenle gerçekleşir. Bu tören sırasında şeyh önce
    üç kere Fatiha'yı, arkasından mübayaa âyetini okur ve üç
    kere "Estağfirullah el-azim ve etubü ileyh" der. Sağ
    eliyle adayın sağ elini tutar ve "Ben Allah'a, meleklerine,
    peygamberine şehadet ederim. Şüphesiz ben Allah ve Rasûlüne
    bütün günahlarımdan dolayı tevbe ve Rasûlünün emirlerine
    imtisal, yasaklarından ictinabla Hakk'a ibadete gayret ediciyim.
    Takatım nisbetinde fakir ve düşkünlerin hizmetine koşmanın
    en büyük vazife olduğuna inancım tamdır. Abdulkadir
    Geylanî Hazretleri dünya ve ahirette bizim şeyhimiz olsun. Bu
    ikrarımıza Cenab-ı Hak şahittir" diyerek telkinde
    bulunur. Telkinin son bölümü bir ahitleşmedir: "El
    şeyhimizin elidir. Sizin örnek tutacağınız zat Seyyid
    Şeyh Muhyiddin Abdulkadir Geylanî'dir. Ahid Allah ve Rasûlü iledir."
    Bu sırada mürid dizleri üzerine çöker ve gözlerini kapar.
    Şeyh üç kere kelime-i tevhidi tekrar eder, mürid de onu takip eder.
    Daha sonra bir makas getirilerek müridin alnından bir miktar saç
    kesilir. Bu, müridin masiva ile kalbî bağlarının
    kesildiğini simgeler. Daha sonra hep birlikte kıbleye yönelerek
    üç kere tekbir getirirler. Tören şeyhin duası, Hz. Peygambere
    salat ve selam, Hz. Peygamber'in, bütün peygamberlerin, ashabın, geçmiş
    velilerin, Abdulkadir Geylanî'nin ve tarikat büyüklerinin ruhlarına
    okunan Fatiha ile sona erer.

    Kadirilere göre Mübayaa'nın her harfinin özel
    bir anlamı vardır. Bu anlamlar, bir bakıma Kadirilik'in
    esaslarını belirtir. Buna göre: Mim, Allah'ın bâkî,
    nefsin fânî ve mürşidin kemal sahibi olduğunu bilmektir. Be,
    Kalbin Allah ile, cesedin ibadet ile, zatın mürşide hizmetle,
    ayağın İslam'a uymakla beka kazanmasıdır. Elif,
    mirac ile ruhun saflaşması, her zaman verilen sözü yerine
    getirme, mürşidin söz ve davranışlarına içten
    inanmadır. Ye, sebat, bütün hallerde ihlâsın
    kaynağı bulunduğu intibaını
    uyandırmaktır. Ayn, himmet yüceliği, başkalarına
    uymama ve sağlam bir kalbe sahip olmadır. Te, doğruluk,
    tevekkül, tahakkuk ve tahkik ehli olmaktır. Kadirilik'te zikir açık
    olarak ve çok defa topluca yapılır. Zikir sırasında
    oturulabileceği gibi ayakta da durulabilir. Zikir ayakta
    yapılacaksa halka biçiminde dizilen müridler ellerini birbirlerinin
    omuzları üzerine koyarak hep bir ağızdan zikre
    başlarlar. Genellikle "Hu" diyerek yapılan zikir
    sırasında gözler kapatılır; baş, kelime-i
    tevhidi temsil edecek biçimde sağa-sola sallanır. Kadirilerin
    ayrıca her sabah namazından sonra ya da günün uygun bir
    vaktinde okumak zorunda oldukları virdleri vardır. Allah'a hamd,
    Hz. Peygamber'e salat ve selam ile dualardan oluşan bu virdler Arapça
    olarak okunur. Kadiriye tarikatı İslam dünyasında en
    yaygın tarikattır. Tarikat merkezi Bağdat'taki
    dergahtır ve halen Geylânî'nin soyundan geldiği kabul edilen
    birisi tarafından yönetilir. Kadirilik'i Anadolu'ya ilk getiren kişi
    Eşrefoğlu Rûmî'dir (ö. 1469). Eşrefoğlu Rûmî'nin
    kurduğu Eşrefiye kolu, Kadirilik'in tanınmasında
    önemli bir rol oynamıştır. Eşrefiye'nin daha çok
    Bursa ve çevresinde yayılmasına karşılık,
    Kadirilik'i İstanbul'da tanıtan İsmailiye ya da Rûmiye
    denilen kol olmuştur. Bu kolun kurucusu İsmail Rûmî (ö. 1631)
    Anadolu ve Rumeli'de kırk kadar Kadiri tekkesi açmıştır.
    Anadolu Kadiriliğinin merkezi de İsmail Rûmî'nin İstanbul
    Tophane'de yaptırdığı Kadirihane'dir. Fas'tan
    Endonezya'ya kadar çok sayıda üyesi bulunan Kadirilik, kendisinden
    sonra zok sayıdaki kollar aracılığı ile güç ve
    etkinliğini arttırmıştır. Bu kolların
    başlıcaları Esediye, İseviye, Yafiiye, Hilaliye,
    Garibiye, Halisiye, Eşrefiye ve Rûmiye'dir. Kadiriler, mühr-i
    Kadiri denilen bir külah (sikke), çok süslü bir tac, değerli
    kumaşlardan yapılan kolları geniş ve belden bir
    kuşakla bağlanan haydariye ya da cübbe ve şalvardan
    oluşan özel giysileriyle diğer insanlardan ve tarikat
    üyelerinden ayrılırlardı. Türkiye'de varlığını
    günümüzde de sürdüren Kadirilik, üyelerinin "burhan gösterme"
    adını verdikleri şiş kaplama, kızgın
    fırına girme, ateşle oynama gibi gösterileri bugün de
    büyük ilgi çekmektedir. Ancak bu gibi gösterilerin Hz. Peygamber,
    sahabe ve tabiin devrinde görülmemiş bir takım bid'atler
    olduğu görülmektedir. Silsilesinin Hz. Ali'ye dayalı
    olduğunu iddia ettikleri bu tarikatta görülen şiş vurma,
    ateşe girme vb. davranışların Hz. Ali ile ilgisinin
    olmadığı ve bütün bunların sonradan uydurulduğu
    gayet açıktır.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 1:36 pm