KAPİTALİZM Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

KAPİTALİZM Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    KAPİTALİZM

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38115
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    KAPİTALİZM Empty KAPİTALİZM

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Paz Ara. 13, 2009 7:12 pm

    KAPİTALİZM



    Batı dünyasında feodalizmin çöküşünden
    bu yana egemen olan ekonomik sistem. Anamalcılık, Sermayecilik,
    Serbest Piyasa Ekonomisi, Serbest Girişinin Ekonomisi adlarıyla
    da anılır. Liberal sistem, serbest ticaret, karma ekonomi
    deyimleri de kapitalizmi belirtir. Kapitalist ekonominin temel özelliği
    üretim araçlarının büyük çoğunluğunun özel
    ellerde bulunması ve üretimle gelir bölüşümüne önemli
    ölçüde piyasaların işleyişinin yön vermesidir.

    Kökleri ilkçağa kadar uzanan kapitalizm Ortaçağın
    sonlarına doğru Avrupa'nın belirli bölgelerinde gelişmeye
    başladı. Ancak bir sistem olarak yerleşmesi
    onaltıncı yüzyıldan sonra gerçekleşti. Onaltı,
    onyedi ve onsekizinci yüzyıllarda İngiliz kumaş
    sanayisindeki büyüme kapitalizmin gelişimini
    hızlandırdı. Kapitalizm öncesi sistemlerde üretimin
    tüketimi aşan bölümünün üretim kapitalitesinin genişletilmesi
    amacıyla kullanılmasıyla ayrılıyordu. Birçok
    tarihsel etmen de bu gelişmeyi pekiştirdi. Onaltıncı yüzyıldaki
    reform hareketinin çabasını aşağılayan
    geleneksel ahlâkın etkilerini kırarken çok çalışma
    ve tutumlu olmaya da dini bir temel kazandırdı. Artık
    ekonomik eşitsizlik zenginlerin de ahlâklı olabileceği
    gerekçesiyle rahatça savunuluyordu.

    Kapitalizmin gelişmesine katkıda bulunan
    diğer bir etmen de Avrupa'da değerli maden arzındaki
    artış ve bunun sonuncunda fiyatların yükselmesi oldu. Bu
    dönemde fiyatlar ücretlerden daha hızlı
    arttığından enflasyondan en çok sermaye sahipleri
    yararlandı. İlk kapitalistler (1500-1750) Merkantilist dönemde
    güçlü ulusal devletlerin ortaya çıkmasında da
    yararlandılar. Bu devletlerin izlediği ulusal güçlenme
    politikaları bir örnek para ve hukuk sistemleri gibi iktisadi gelişme
    için gerekli temel toplumsal şartların
    oluşmasını ve sonuç olarak ağırlığın
    devletten özel teşebbüse kaymasını sağladı.

    İngiltere'de onsekizinci yüzyılda kapitalist
    gelişmenin odağı ticaretten sanayiye kaydı. Önceki yıllarda
    sağlanan sermaye birikimi, Sanâyi Devrimi sırasında teknik
    bilginin sanayiye uygulanması yolunda kullanıldı. Adam
    Smith (1723-1790) "Ulusların Zenginliğinin Nedenleri ve
    Kaynakları Üzerine bir inceleme" adlı eserinde klasik
    kapitalizmin ideolojisini ortaya koydu. Smith, toplumların
    gelişmesini Marksist kurama benzer biçimde çeşitli
    aşamalara ayırıyordu. Buna göre toplumlar avcılık,
    göçebeliğe dayalı tarım, feodal çiftçilik ve ticari karşılıklı
    bağımlılık aşamalarından geçerler. Her aşamanın
    kendine özgü kurumları vardır. Sözgelimi avcılık
    aşamasında mülkiyet olmadığı için adlî
    kurumlara gerek yoktu. Ama toplumsal çevrenin büyümesiyle birlikte
    düzenli orduların yanısıra özel mülkiyetin ve çeşitli
    ayrıcalıkların korunmasını aracı olarak
    devlet kurumu gelişti. Böylece daha karmaşık bir
    örgütlenme ortaya çıktı. Ücretleri loncaların yerine
    piyasaların belirlediği, özel girişime devletçe konan kısıtlamaların
    kalktığı son aşama ise sonradan serbest rekabet
    kapitalizmi olarak adlandırılan "kusursuz özgürlük"
    aşamasıdır. Bu aşamada bireylerin tutkuları
    doğrultusunda kendi durumlarını iyileştirmeye yönelik
    faaliyetlerini toplumsal bakımdan yararlı sonuçlara dönüştüren
    mekanizma rekabettir. Örneğin bireylerin rekabete dayalı mücadelesi
    sayesinde malların fiyatları, geçici sapmalar dışında
    üretim maliyetini denk düşen doğal düzeylerde oluşur.
    Ulusal servet ise toplumun üç ana sınıfını
    oluşturan işçiler, toprak sahipleri ve sanayiciler arasında
    gene ortak yararı en yüksek düzeye çıkarılacak biçiminde
    ücret rant ve kâr olarak bölüşülür. Dolayısıyla kendi
    kendine işleyen ve kendini sürekli olarak düzelten piyasa
    mekanizması devlet müdahalesi olmadan toplumsal düzenliliği
    sağlar. Bireylerin kendi çıkarları peşinde
    koşması ulusal zenginliği de artırır. Ekonomideki
    üretkenlik artışının temeli ise emeğin iş bölümüdür.
    Bireyler işbölümü sayesinde bir yandan kendi verimliliklerini artırırken
    aynı zamanda toplumsal üretkenliğin de artmasına
    katkıda bulunur. Rekabetçi sistemin isleyişini engelleyecek
    ayrıcalıklara ve devletin müdahalelerine izin verilmediği
    sürece ulusal zenginlik durmadan büyüyecek, toplum kendiliğinden
    en iyi noktaya ulaşacaktır.

    Fransız Devrimi ve Napoleon
    Savaşları'nın feodalizmin kalıntılarını
    silip süpürmesinden sonra Smith'in önerdiği politikalar giderek
    daha çok uygulamaya konuldu. Ondokuzuncu yüzyılda siyasal
    liberalizmin başlıca politikaları serbest ticaret,
    sağlam para (altın standardı), dengeli bütçe ve sosyal
    yardımların son derece kısıtlı tutulması biçiminde
    kendini gösteriyordu.

    I. Dünya Savaşı kapitalizmin
    gelişmesinde bir dönüm noktası oldu. Savaştan sonra
    uluslararası piyasalar daraldı, altın
    standardının yerini uluslararası para birimi aldı,
    bankacılık alanında hegemonya Avrupa'dan ABD'ye geçti,
    Afurika ve Asya ulusları sömürgeciliğe karşı
    başarılı mücadelelere giriştiler ve dış
    ticaretin önündeki engellere yenileri eklendi. 1929 Büyük Bunalımı
    pek çok ülkede devletin ekonomiye karışmamasını
    öngören kapitalizmin ünlü "bırakınız
    yapsınlar" politikasına son vererek bir süre kapitalist
    sistemin geleceğine ilişkin şüpheleri artırdı.
    Ama II. Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika, Avrupa ülkeleri ve
    Japonya'daki başarısı sistemin yaşama gücünü
    sürdürdüğünü göstermekle kalmayarak Son yıllarda doğu
    bloğu ülkelerini de etkileyerek komünizme karşı sürdürdüğü
    rekabette önemli ölçüde başarı kazandı.

    Günümüzde en yaygın ve güçlü ekonomik sistem
    durumundaki kapitalizm, felsefi temelleri, kuralları, amaçları
    ve sonuçları bakımından İslâm'ın tam
    karşısında yer alır. Kapitalizmin temelini maddecilik
    oluşturur. İnsana öngördüğü biricik amaç maddi
    zenginliğe ulaşmak ve bunu dilediğince tüketmektir. Bu
    amaca ulaşmak isteyen bireye sınırsız bir özgürlük
    tanır. Bu nedenle aşırı ölçüde bireycidir.
    İnsan ve toplum hayatında belirleyici olarak kabul ettiği
    tek ilke piyasa şartları ve rekabettir. Fırsatçılık
    ve acımasızlık ise onun ahlâk kurallarıdır. Hep
    daha çok kâr yapmaya yönelttiği insanlar tutkuları yönünde
    hiçbir engelle karşılaşmamalıdır. Bütün bunlar
    kapitalizmi insanlık dışı bir sistem durumuna götürmüştür.
    Bireye tanıdığı sınırsız özgürlük ve
    kabul ettiği "bırakınız yapsınlar"
    kuralı doğal olarak en çok sermaye sahiplerinin işine
    yaradığı için büyük kitlelerin yoksullaşmasına,
    sömürülmesine yol açmıştır. Kapitalistin doymak
    bilmeyen mülkiyet tutkusu kapitalizmi, sınırlarını
    aşarak dünya ölçüsünde yayılmaya ve özellikle yoksul
    ülkelerin doğal kaynaklarını yağmalamaya götürmüştür.
    Bu nedenle kapitalizm İslâm gözünde zulmün ve sömürünün
    ortadan kaldırılması gereken başlıca
    nedenlerinden birisidir.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 2:43 pm