KOMÜNİZM Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

KOMÜNİZM Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    KOMÜNİZM

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38115
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    KOMÜNİZM Empty KOMÜNİZM

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Paz Ara. 13, 2009 7:11 pm

    KOMÜNİZM



    Özel mülkiyetin kaldırılmasına ve
    servetin ihtiyaçlara göre paylaştırılmasına
    dayalı toplumsal düzen ya da siyasal sistem. Önceleri ütopik bir
    kavram iken Marx ve Engels'in birlikte oluşturdukları bu dünya
    görüşü için tarafından yeniden yorumlanarak siyasal bir
    program haline getirildi. Bu nedenle Marksizm ya da Marksizm Leninizm de
    denilen Komünizm giderek Marksist-Leninist ilkelerden hareketle komünist
    bir toplum oluşturmayı amaçlayan tüm siyasal hareketleri de
    belirtmektedir.

    Batı düşüncesinde komünist düşüncenin
    kökleri çok eskilere uzanır. Üretim araçlarının
    toplumun mülkiyetinde olduğu, sınıfların ve devletin
    tümüyle ortadan kalktığı bir toplum ütopyası eski
    zamanlardan beri insanları etkilemiştir. Eski çağlarda
    bazı dini grupların oluşturdukları komünist
    topluluklar olduğu bilinmektedir. Thomas More ve Johan Andreae gibi
    ütopyacı yazarlarda da komünist bir toplum tasarısının
    izleri görülür. 19. yüzyılda ABD'de oluşturulan,
    İndiana'daki New Harmoni (Yeni Uyum- 1825) ve Massachusetts'teki
    Brook Çiftliği (1841-47) gibi kimi sınıfsız
    topluluklar ütopyacı amaçlar taşıyordu.

    Komünizm, Karl Marx ve Frederich Engels'in 1847-48 yıllarında
    birlikte yazdıkları Komünist Manifesto ile yeni bir anlam
    kazandı. Maddecilik üzerine kurulu bir dünya görüşünü ve
    siyasal programın ilkelerini içeren yeni anlamıyla komünizmin
    temelini diyalektik ve tarihsel maddecilik anlayışı
    oluşturur. Diyalektik maddeciliğe göre evrenin özünü madde
    oluşturur. Evren öncesiz (ezeli) ve sonrasızdır (ebedi).
    Maddi dünyamız dışında başka bir dünya yoktur,
    olması da mümkün değildir. Evren dışında bir
    yaratıcı güç, Allah da yoktur. Evren ve insan Allah tarafından
    yaratılmamış, tersine Allah insanın bir
    yanılsamasının ürünü olarak varsaydığı
    bir varlıktır.

    Maddi dünyaya egemen olan birtakım
    değişmez kanunlar vardır. Bunlar bağlılık,
    hareket, evrim ve çelişkidir. Evren özü bakımından bir
    birlik içinde bulunduğundan içerdiği tüm nesne ve olaylar da
    birbirine bağlıdır, yalnız başlarına açıklanmaları
    mümkün değildir. Bu bağlılık kanunu gereği
    olaylar karşılıklı bir etkileşim içindedirler.
    Evrendeki olaylar sürekli bir hareket ve evrim içindedirler. Bu hareket
    ve evrim, nesne ve olayların özünde varolan çelişkiden
    kaynaklanır. Çelişkiler sürekli bir çatışma
    doğurur bu da nesnelerin ve olayların hareketine ve evrimine
    neden olur. Başka bir deyişle tabiat ve tarihteki belirleyici süreçler
    kendi içlerindeki karşıtlık ilişkileri yoluyla
    oluşur. Bütün olaylar ancak bu maddi temelli ilişkilerle açıklanabilir.

    Diyalektik maddeciliğin tarih alanına
    uygulanması demek olan tarihsel maddeciliğe göre insanın
    bilincini toplumsal varlık biçimi belirler. İnsanlar
    yaşamak için önce yiyecek, giyecek, konut ve benzerlerini üretmek,
    çoğaltmak zorundadırlar. Bu etkinliklerini belirli üretim
    araçları, teknik bilgiler, malzeme ve doğal kaynaklarla yürütürler.
    Bunlar toplumun emrindeki üretici güçleri oluştururlar. Üretim
    etkinliği toplumsal bir süreçtir ve belirli üretim ilişkileri
    içinde gerçekleştirilir. Üretici güçlerle üretim ilişkileri
    toplumun ekonomik temelini oluşturur. Bu ekonomik temel de siyasal,
    hukuksal ve ideolojik üstyapılar dizisini belirler.

    Belli bir gelişme evresinde toplumun maddi
    üretici güçleri şimdiye kadar içinde işledikleri üretim ilişkileriyle
    çatışma içine girerler. Bu ilişkiler, üretici güçlerin
    gelişme biçimleri olmaktan çıkarak gelişmeyi önleyen
    engeller haline gelirler. İşte o zaman toplumsal bir devrim süreci
    başlar. Varlıkları eski üretim ilişkilerinin sürmesine
    bağlı olan sınıflar, özellikle devlet üzerindeki
    egemenlikleri sayesinde değişime karşı direnirler. Bu
    direnişin alt edilmesi için mücadelenin siyasal alana kaydırılması
    ve siyasal bir devrimin gerçekleştirilmesi gerekir. Siyasal devrimle
    üstyapıdaki değişimle önü açılan ekonomik
    temeldeki değişim tamamlanır.

    İnsanlık tarihinin belli başlı dönemleri
    üretici güçlerin belli bir eşiğine bağlı olarak
    ortaya çıkan üretim tarzlarının ortaya çıkardığı
    üstyapılara göre adlandırılır. Buna göre insanlık
    tarihi beş temel aşamadan oluşmaktadır. Bunlar ilkel
    komünizm, köleci toplum, feodalizm, kapitalizm ve komünizm aşamalarıdır.
    Ne var ki kapitalizmin ortadan kalkmasından hemen sonra komünizm
    gerçekleşemez. Bu nedenle bir geçiş dönemi gereklidir. Bu
    geçiş dönemi sosyalizm dönemidir. Sosyalizm dönemi kapitalist
    sömürücü sınıfın ortadan kaldırılmasıyla
    başlar ve komünist toplumun üzerinde yükseleceği temeller
    atılır. Bu aşamada özellikle üretimin artırılması
    için çalışılır. Çünkü komünist aşamada
    uygulanacak olan "herkese ihtiyacına göre" kuralı
    ancak bolluk durumunda uygulanabilir.

    Marksizm-Leninizm anlamında komünizm birer
    üstyapı kurumu olarak gördüğü din, ahlâk ve aile konularındaki
    görüşlerini de maddecilik anlayışı
    doğrultusunda belirler. Buna göre din, insanların
    hayatında egemen olan dış güçlerin vehme dayalı bir
    yansımasıdır. Kimi yeryüzü güçleri bu yansımada
    doğa üstü birtakım güçler halini alır. Kökeninde insanın
    doğayı ve doğaya egemen olan yasalar konusundaki
    bilgisizlik yatar. Bu özü nedeniyle din egemen sınıfların
    çıkarlarının korunmasında etkili bir rol oynar.
    Ekonomik temelin yansımasından başka birşey olmayan
    ahlâk kuralları da evrensel bir nitelik ve geçerlilik taşımaz.
    Kendini ortaya çıkaran temelle birlikte yok olmaya mahkumdur.
    Evlilik kurumu da tarihsel ve toplumsal şartların bir
    ürünüdür. Özel mülkiyetin ortadan kalktığı, çocukların
    bakımlarının ve eğitim giderlerinin toplumca
    karşılandığı komünist sistemde kadın ve
    erkeğin birbirine bağımlılığını
    gerektiren aile kurumu ortadan kalkacak, cinsler arası ilişki
    kişisel ve özel bir ilişki durumuna gelecektir.

    Marx'ın (1883) ve Engels'in (1895) ölümünden
    sonra Komünizm II. Enternasyonel'e üye komünist partilerce savunuldu.
    Lenin'in önderliğindeki ihtilalle Rusya'da iktidara gelen komünizm
    (1917), Sovyetler Birliği'nin resmi ideolojisi durumuna geldi.
    Lenin'in ölümünden (1924) sonra komünizm Stalin tarafından yeni
    bir tanıma kavuşturuldu. Stalin, Sovyetler Birliği'ni
    hızlandırılmış bir sanayileşme ve zorla
    kollektivizasyon yoluna soktu. Bu politikaları yürütmek için
    tarihin tanık olduğu en acımasız bir
    zorbalığı temsil eden büyük ve merkezi bir devlet aygıtı
    kuruldu, parti içinde ve toplumda her türlü ve muhalif görüş
    kanlı biçimde bastırıldı. Katı merkezi
    planlamayla birlikte büyük ölçüde merkezi şiddet
    kullanıldı. Komünizmin ilk aşaması olarak sosyalizmin
    uzun süreliliği kabul edildi. Lenin'in bu dönem için öngördüğü
    proletarya diktatörlüğü bu uzun dönem boyunca uygulanan baskı
    ve zulmün gerekçesi ve yöntemi haline getirildi. Sovyetler Birliği
    dışındaki tüm komünist hareketler ve partiler sosyalist
    anavatanı koruma gerekçesiyle Sovyet politikasına
    bağımlı kılındı. Böylece komünizm ya da diğer
    adıyla Marksizm-Leninizm katı ve totaliter bir devlet doktrini
    durumuna getirilerek dogmatikleştirildi. Bu aşamadan sonra komünizm
    Sovyet Komünizmi ya da Komintern Komünizmi adı verilen özel
    biçimini aldı.

    Sovyet Komünizmi II. Dünya Savaşı
    sonrasında Çin, Vietnam ve Küba gibi ülkelere ve Kızıl
    Ordu aracılığı ile Doğu Avrupa ülkelerine zorla
    yayıldı. Fakat bu arada Yugoslavya'da Tito (1892-1980), Çin'de
    Mao Zedong (1893-1976) komünizme Sovyetler Birliği modelinden
    farklı yorumlar getirdiler. Batı Avrupa ülkelerinde faaliyette
    bulunan komünist partileri ise Stalinist anlayıştan hızla
    uzaklaşarak daha çok kültürel alanda yoğunlaşan
    Batı Marksizmini oluşturdular. Bu oluşum 1970'lerde Avrupa
    Komünizmi olarak anıları yeni bir komünist anlayışın
    doğmasına neden oldu. Sovyet komünizmi ise Kruşçev ile başlayan
    "destalinizasyon" süreci sonunda 1985'te Gorbaçov ile yeni bir
    döneme girdi. Siyasette çoğullaşma, demokratikleşme ve
    parti tekelinin kırılması; ekonomide piyasaya daha çok yer
    veren bir planlama, hatta karma ekonomi denemeleri ile başlayan bu
    yeni Doğu Bloğu ülkeleri hızla
    bağımsızlıklarını kazanma ve
    kapitalistleşme sürecine girdiler.

    Bir felsefe, bir dünya görüşü ve siyasal bir
    hareket olarak komünizm ile İslâm tam bir karşıtlık
    içindedir. Bu karşıtlığın temelinde evreni
    vareden yaratıcı güç konusundaki farklı inançları
    yatar. İslâm'a göre evreni ve insanı Allah
    yaratmıştır. Komünizm ise evreni ve insanı maddenin,
    Allah'ı da insanın yarattığını söyler.
    İslâm evrenin işleyiş yasalarını, insan ve
    toplum hayatını düzenleyen kuralları Allah'ın
    koyduğuna inanırken komünizm tüm olayların belirleyicisi
    olarak maddenin diyalektik yasalarını kabul eder. İslâm'a
    göre insan içinde ilâhî bir öz taşır ve dünyaya Allah'ın
    halifesi sıfatıyla, maddi dünyaya egemen olan ilâhi düzeni
    insan ve toplum hayatında da egemen kılma göreviyle gelmiştir.
    Komünizm ise insanın özünün madde olduğunu maddi çevrenin
    bir ürünü olarak var olduğunu ve maddenin diyalektik
    yasalarına uygun biçimde iradesizce hareket eden bir araç olduğunu
    savunur. Kısaca İslâm ve komünizm insanın önünde açılan
    ve ancak birinin inkarı ile diğerini kabul etmenin mümkün
    olabildiği iki karşıt yoldur. İkbal'in deyişiyle
    hem İslâm, hem de komünizm insandan sözeder ve onu kendine çağırır.
    Ama komünizm insanı Allah'tan toprağa çekmek için sancılanırken
    İslâm tersine topraktan Allah'a yükseltmek amacını güder.

    1991 yılına girerken komünizmin düşünce
    ve devlet sistemi olarak iflas ettiği; buna öncülük eden Sovyetler
    Birliği tarafından pratiğiyle birlikte ilan edildi.
    İnsanlığa mutluluk getiremeyen bu ilkel düşünce bir
    yüz yıl dahi varlığını sürdüremeden sona erdi.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 3:20 pm