KONFÜÇYÜS, KONFÜÇYÜSCÜLÜK Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

KONFÜÇYÜS, KONFÜÇYÜSCÜLÜK Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    KONFÜÇYÜS, KONFÜÇYÜSCÜLÜK

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38115
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    KONFÜÇYÜS, KONFÜÇYÜSCÜLÜK Empty KONFÜÇYÜS, KONFÜÇYÜSCÜLÜK

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Paz Ara. 13, 2009 7:09 pm

    KONFÜÇYÜS, KONFÜÇYÜSCÜLÜK



    Konfüçyüs (Kung Fu-Tzu), M.Ö. 551-479 yılları
    arasında yaşadı. Şimdiki Şangtung'un bir
    kısmı olan Lu eyaletindeki Tsou'da doğdu. Ailesi ve ecdâdı
    hakkındaki bilgimiz sonraki kaynaklara dayanır ve kesinlik
    taşımaz. Üç yaşında babasını kaybetti.
    Hayatının ilk yılları büyük zorluklarla geçti. Onbeş
    yaşından itibaren kendisini ilme adadı. Ondokuz
    yaşında evlendi ve iki çocuğu oldu. Yirmiyaşında
    öğrenci yetiştirmeye başladı. Siyasete de ilgi
    duyuyordu. Eski hakimlerin fazilet ve meziyetlerini yorumlayarak ülkesine
    barış ve iyi yönetimi getirebileceğine inanıyordu.
    Onun yönetimde ideali, insanların iyiliğine, insan
    tabiatının özündeki sâfiyete, güvene, örnek yaşamanın
    gücüne dayanıyordu. Ancak entrikasız siyaset o devirde de yürümediğinden
    o kendi mizacına uyanı yaptı, öğretti ve eğitti.
    Öğrencileri sevgi ve sadakatle kendilerini ona vakfediyorlar, ondan
    tarih, edebiyat, felsefe ve ahlâk öğreniyorlardı. Elli
    yaşlarında iken ona devlet meclisinde bir görev verildi. Daha
    sonra onüç sene bir saraydan ötekine, fikirlerini uygulayacak bir
    hükümdar aradığı bir sürgün devresi geçirdi. Lu'ya
    geri döndüğünde artık cesareti
    kırılmıştı, ayrıca en gözde öğrencisinin
    ölümü onu derinden derine sarstı. Ölümünden önce kendini yine
    öğrencilerine vakfetti.

    Konfüçyüs her ne kadar bir ahlâk eğitimcisi
    olarak gözükse de onun diğer bir yönü devrinin dinî âyin ve
    törenlerine önem vermesi, herşeyi idare eden bir ilâhî inayete
    büyük bir bağlılık göstermesi idi. O, Göğün Rabbi
    anlamında Tien denilen bir Yüce Varlıkla irtibatlı
    bulunduğundan bahsetmişti. Tien, insanlar ve bütün varlıkların
    kaderini tayin eden kudrettir. Bütün insanların takip etmesi
    gereken göğün yol ve nizamı, "Tao" kavramı onda
    da vardır. Bütün bunların yanında Konfüçyüs samimiydi,
    prensiplere sadakat, irfan ve iyi karaktere büyük önem atfetti. O,
    bütün beşeri münasebetlerde iç temizliğini esas aldı.
    Her insanın, irfan, aşırılıklardan uzak olma,
    doğruluk, vefa ve edeple asalete ulaşabileceğini söyledi.
    O, Çin'in âile, toplum ve siyasi hayatında uygulanmasını
    gerekli gördüğü ahlâkî prensipleri yerleştirmeye çalıştı.

    Konfüçyüs'ün Çiyu-fu'da ölümünden sonra mezarı
    bir ziyaret yeri oldu. Adına her şehirde tapınaklar
    yapıldı. Onun ahlâkî-siyasi telkinleri gittikçe artan bir
    kabule mazhar oldu. Şöhreti her tarafa yayıldı. Öğrencileri
    onun ve önceki Çin hakimlerinin söylediklerini iki koleksiyonda topladılar
    (beş klasik, dört kitap). Topluluk, "Ju-çiya" (edipler,
    bilginlerin telkinleri) diye nitelendirilen bir hareket oluşturdular.
    Konfüçyüsçülük, Han Hânedanından (M.Ö.206-M.S.225)
    İmparator Vu-ti (M.Ö.140-M.S.87) zamanından itibaren 1912'ye
    kadar Taoizm ve Budizm'in hakim olduğu devreler
    dışında bilgin sınıfının resmi kültü
    olarak devlet dini oldu. Başta İmparator, her bölgenin sivil ve
    askeri temsilcileri, bilginler ve öğrencilerle birlikte büyük
    törenler düzenleyerek senede iki defa (ilkbahar ve sonbahar ortasında)
    ona hediyeler sundular. Ayrıca ayda iki defa, dolunayda ve yeniayda
    da ona hediyeler sunuldu. Bu arada dînî musikî de bu törenlerde ihmal
    edilmedi. Konfüçyüs'e saygı bir ara o kadar
    aşırılaştırıldı ki 1382'de imparator,
    Konfüçyüs'ün tasvirlerinin tapınaklarda
    bulundurulmasını yasaklamak zorunda kaldı. Bununla beraber
    Çin geleneğine uyularak yine de onun ve dört büyük öğrencisinin
    ata tabletleri şeref köşesinde bulunduruldu.

    Çin'de Cumhuriyetin kurulmasıyla Gök kültü
    kaldırıldı. Mao devrinde Konfüçyüsçülüğün
    kitapları yakıldı, Konfüçyüs unutturulmak istendi.

    Konfüçyüsçülüğün bir din mi, yoksa sadece
    bir ahlak sistemi mi olduğu konusunda tartışmalar
    vardır. Konfüçyüsçülüğün bir tapınak
    teşkilatı, bir ruhban zümresi, mecburi bir âmentüsü veya
    akîdesi yoktur. Bununla beraber bir Yüce Tanrı inancı, bir
    kurucusu, bir kutsal kabul edilen metin kolleksiyonu vardır. Konfüçyüsçülük
    Çin'in millî bir dinidir. Son yediyüz yıldır Çin'de üç
    büyük din geniş ölçüde bir halk dini oluşturmuştur (Ed.S.C.F.Brandon,
    A Dictionary of Comparative Religion, London 1970, s.203-205; Günay
    Tümer-Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 1988, s.51-54).

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 2:30 pm