MATERYALİZM Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

MATERYALİZM Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    MATERYALİZM

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38115
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    MATERYALİZM Empty MATERYALİZM

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Paz Ara. 13, 2009 7:03 pm

    MATERYALİZM



    Allah ve kâinattaki herşeyi madde ile izah etmek
    isteyen ve âlemde bir gaye, bir şuur ve bir irade görmeyen, toplum
    hayatını ve fertler arasındaki ilişkileri ve
    davranışları belirleyen faktörün madde olduğunu
    iddia eden düşünce sistemi.

    Avrupa'nın hayatında materyalist görüş,
    Avrupa Rönesansı kadar eskidir. Hatta onun eski Grek felsefesinde ve
    Hristiyanlıktan önceki Roma yaşayışında,
    bazı yönleriyle bundan daha derin izleri vardır. Aslında
    Avrupa Rönesans hareketi, dine düşmanlık esası üzerine
    yükselmiştir. Rönesans, karşı durduğu ve kendisinden
    sıyrıldığı Hristiyanî-dinî temeller yerine,
    Grek ve Romen temellere dönerek onlardan destek bulmaya çalışmıştı.

    Rönesans düşüncesi bir taraftan "hümanist"
    (insancıl), diğer taraftan da dünya hayatına yönelik idi.
    Bu hümanizmin manası şuydu: Bilginin kaynağı Allah
    değil, insan olması gerekir. Hayatın gereklerinin ne
    olduğu ile ilgili olarak göz önünde bulundurulması gereken
    kaynak ilâhî vahiy değil, insanî düşüncelerdir.

    Bu çağın ayırıcı özelliği,
    insanın mutlak kişiliğinin farkına varması,
    otoriteye ve sahiplerine karşı çıkması, bütün
    dünyayı kendisine vatan olarak kabul etmesi gibi hususlarda ileri
    noktalara kadar gitmek olmuştur. O bakımdan Yunan ve Roma
    edebiyat ve ilimlerini inceleme konusunda uzmanlaşmak durumunda olan
    kimseler, kendilerine "hümanistler" adını verirler.

    Dinden sıyrılıp materyalizme doğru
    yol alan bu gidiş, dini ruhanîlikten dinsiz materyalizme bir anda ve
    tek bir sıçrayışla geçmediği gibi; hedefine
    doğru yol alırken, birtakım inişler-çıkışlar
    yapmaksızın, dosdoğru bir şekilde ilerlemedi. Ancak
    her bir sıçrayışında materyalizme daha çok yöneldi.
    Bu bakımdan rönesans'ın başından itibaren gerçekleştirilen
    ilmî ilerlemeler, Rasyonalist ve Emprsist görüşlerin ortaya
    koyduğu şekilde Avrupa düşüncesinin izlediği yolda
    gitmesine yardımcı unsur olmuşlardı.

    Rasyonalizm ise kâinatın tabiat öte;inden ve
    tarihin akışı istikametinden Allah'ın
    varlığı düşüncesini ortadan kaldırmayı
    hedef alır. Ayrıca Empirizm'in de Rasyonalizmden pek farkı
    yoktur. Empirizm'e göre gerçekler, his ile idrak edilebilen âlemde
    gizlidir. Duyularla idrak edilen tabiat olaylarının ötesinden
    bilgi elde etmeye çalışmak ve bu alanda illet arayıp
    bulmaya kalkışmak ise reddedilmesi gereken bir konudur.

    Bu gelişmeler zamanla daha ileri boyutlara
    ulaştı. Sonunda, tabiatın dine ve akla hakim olduğunu
    ileri süren, tabiatı herşeyin kendisinden çıktığı
    temel olarak değerlendiren ve insan aklını düşüncelerin
    kaynağı kabul eden Pozitivist felsefe ortaya çıktı.
    Bu görüşün önde gelen en önemli iki filozofu, Auguste Comte ve
    Fuerbach'dır. Bu felsefe belirli bir atmosferde doğdu ve bu
    ortamda pek çok ilim ve felsefe adamının ruhunda, özel bir
    bilgi türüne sahip olan Kilise'ye karşı çıkmak arzusunu
    uyandırdı.

    Diyalektik Materyalizm, maddenin kâinatta köklü ve
    biricik gerçek olduğu ve kâinattaki herşeyin ve herkesin
    maddeden çıkıp, maddenin kanunlarına mahkum olduğu;
    maddenin sınırlarının dışında
    varlığın söz konusu olmadığı
    iddialarına dayanır. Bu düşünceye göre, maddeden ortaya
    çıkan bütün yaratıklar-insan da dahil olmak üzere- ve
    bütün organizmalar bir taraftan maddidir, diğer taraftan da çelişkiler
    arasındaki mücadeleye mahkûmdur.

    Tarihi materyalizme göre madde, bütün duyuş, düşünüş
    ve idrakin kaynağıdır. İdrak ise türemiş ikincil
    bir unsurdur. Çünkü idrak, maddenin yani varlığın bir
    yansımasıdır. Düşünce ise, maddenin bir sonucudur.
    Zira düşünce, tekâmülü sayesinde mükemmelliğin üst
    basamaklarına çıkabilmiştir.

    Tarihi Materyalizm, insanlık tarihini maddeci
    temellere dayandırarak açıklamaktadır. Buna göre madde
    ezelî ve ebedîdir ve kâinatta var olan her şey madde
    tarafından yaratılmıştır. Tarihi Materyalizmin
    sosyolojiye sunduğu temel, Evrim Teorisi'nin tabiî seleksiyon
    yoluyla biyoloji ilmine sunduğu temelin aynısıdır.
    İncelenmekte olan tür ne olursa olsun, o tabiî seleksiyon yoluyla
    evrim geçirmiş bir türdü. İşte bu, onun
    tabiatının sınırlarını çizer. Aynı
    şekilde incelenmekte olan toplum ne olursa olsun, üretim ilişkilerinin
    üretimle olan ilgisine, düşünce ve kurumların üretimle olan
    ilişkisine göre şekillenmiş bir durumdadır.

    Ayrıca tarihin materyalist yorumu insanlık
    hayatında bir takım değerlerin
    varlığını inkâr edip, hayatı sadece yemek, içmek,
    giyinmek, barınmak ve cinsî ilişkiden ibaret olarak kabul
    etmektedir.

    Din, ahlâk ve ailenin materyalist yorumu ile aynı
    anda iki şey kastedilir. Bunların birincisi; bu kurumların
    bizatihi ve kendiliklerinden ayakta duran bir takım değerler
    olmadıkları, onları bu şekilde görmenin mümkün
    olmadığı, dolayısıyla bu kurumların ne köklü
    ve ne de kutsallıklarından söz edilemeyeceğidir.
    Materyalizme göre her ne olursa olsun din, insanların zihninde
    onların günlük hayatına egemen olan dış güçlerin
    vehmî bir yansımasından başka bir şey değildir.
    Bu yansımada yeryüzünün güçleri, tabiat üstü bir takım güçler
    şeklini alır.

    Materyalistlere göre aile, ebedî bir sosyal yapı
    değildir. Çağlar boyunca ailede pek çok değişiklikler
    görülmüştür. İşte bu evrim son tahlilde ekonomik etken
    ile belirlenir.

    Cansız maddenin kanunlarının insana
    uygunluğu iddiası, insanlık düşünce tarihinde daha
    önce hiç bir şekilde görülmemiş "ilmî" bir efsane
    biçimindedir. Bu ilmî efsanenin ortaya konulmasının patenti,
    mutlak anlamda olmasa bile materyalist komünistlere aittir.

    Materyalizm sadece komünist rejimlerde geçerli bir
    anlayış değildir. Kapitalizm de en az komünizm kadar
    materyalist bir anlayışa dayanmaktadır.

    Bu sosyal düzen, katıksız olarak maddeci bir
    düzendir. Bu düzende insan, yaratılış ve ahiretinden
    soyutlanmış olarak ele alınır. Maddî hayat
    içerisinde sadece maddi çıkarlarıyla varolan bir "homo
    ekonomicus" (ekonomik insan)dır.

    Kapitalist demokrasi düzeni, azgın bir
    materyalist ruh taşımaktaysa da Materyalizmin hayat felsefesî
    ve onun hayatı açıklayan öğretisi üzerine kurulmamıştır.
    Bu düzenin sosyal atmosferinde hayat, maddî çıkar
    hudutlarının dışındaki tüm alâkalardan soyutlanır.
    Fakat, bu soyutlama işlemi bir felsefî anlayışa sahip
    değildir. Buda kapitalist dünyada materyalist felsefî ekollerin
    bulunmadığı anlamına gelmez. Aksine materyalizm,
    ikbalini bu düzenin dünyasında bulmuştur. Zira sanayi devrimi
    ile ortaya çıkan deneysel zihniyetin etkisi, mutlak doğru kabul
    edilen birtakım fikirlerin
    yanlışlığının ortaya çıkmasıyla
    başlayan görüş ve anlayışlardaki
    değişmenin doğurduğu şüphecilik ve fikri kargaşa,
    aklı ve fikrî donduran, zulüm ve baskı yolunu seçen, sosyal
    kargaşayı kendi lehine körükleyen hristiyanlığa
    karşı yüz gösteren hoşnutsuzluk ve ondan cayma ruhu;
    batılı zihniyetlerde materyalizmi
    hazırlamıştır.

    Allah'ı inkâr temeline dayalı olan bu
    batılı düşünce sistemi, artık ilk doğduğu
    topraklar üzerinde ve ideolojilerini buna dayandıran rejimlerin hâkim
    olduğu ülkelerde bile tartışılmış, büyük
    kitleler ve ilim adamları tarafından reddedilen bir düşünce
    olmuştur. Haklı olarak bunun geçersizliğini ve
    ilkeliğini gören demir perde gerisi devlet ve rejimler de bu düşünceden
    vaz geçmeye başlamışlardır.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 3:26 pm