Kanun Yolları Uyeoll10

Join the forum, it's quick and easy

Kanun Yolları Uyeoll10

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Kanun Yolları

    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38094
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    Kanun Yolları Empty Kanun Yolları

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Cuma Ara. 04, 2009 3:15 pm

    Kanun Yolları
    KANUN YOLLARI: Yanlış olan kararların tekrar incelenmesini ve
    değiştirilmesini sağlanır.
    Kararın kanun yollarından geçmesinden sonra veya bu kanun yollarına başvurma
    sürelerinin geçirilmesi ile karar kesinleşir; artık onun aleyhine normal bir
    kanun yoluna gidilemez.
    Kanun yolları nihai kararlar için kabul edilmiştir. Kanun yolları 3 tanedir:
    1.temyiz
    2.karar düzeltme
    3.yargılamanın iadesi (fevkalade kanun yolu)
    Kanun Yollarına Başvurmanın Genel Şartları:
    Hukuki yarar şartı; kural olarak davacı, lehine bir hükmü temyiz edemez.
    Davası kısmen kabul kısmen reddedilen davacının, hükmü temyiz etme hakkı
    vardır.

    Kendisine karşı açılan dava tamamen reddedilen ve fakat yargılama
    giderlerine mahkum edilen davalı da hükmü (yargılama giderlerine ilişkin
    bölümü) temyiz edebilir.
    Davalı haklı çıkmış olan taraf da, hukuki yararı bulunmak şartı ile, hükmü
    temyiz edebilir.
    Bir taraf, hukuki yararı varsa, kendi lehine olan yargıtay kararına karşı
    karar düzeltme yoluna başvurabilir. Hukuki yararları varsa, her iki taraf da
    bir kararı temyiz edebilir.
    Her kanun yoluna başvurma belli bir süreye tabidir. Bu süre içinde, bir
    karara karşı kanun yoluna başvurulamazsa, kanun yoluna başvurma hakkı düşer.
    Kanun yoluna başvurmadan feragat: temyiz talebinin geri alınması.
    Temyiz hakkı doğmadan, henüz nihai karar verilmeden önce taraflardan birinin
    temyiz hakkından feragat etmesi geçerli değildir.
    Buna karşılık bir taraf, temyiz hakkı doğduktan sonra temyiz süresi içinde
    temyiz hakkından feragat edebilir ve böylece kararın kesinleşmesini
    sağlayabilir.
    Bir taraf temyiz yoluna başvurduktan sonra temyiz talebinden feragat
    edebilir.
    Asıl temyiz eden taraf temyiz talebinden feragat etse bile karşı tarafın
    katılma yolu ile temyiz talebi geçerlidir.
    TEMYİZ:
    Hüküm mahkemesinin kararı yalnız hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu
    yapılır.
    İncelenen vakıalar tekrar inceleme konusu yapılamaz.
    Yeni vakıalar ileri sürülemez (hükümden öce var olan vakıalar)
    Temyiz yalnız hukukun yanlış uygulandığı sebebine dayanabilir.
    Hüküm verildikten sonra meydana gelen ve hükmü etkileyecek olan vakıalar
    yargıtayda ileri sürülebilir.
    Temyiz Edilebilen Kararlar:
    Kanun tarafından belirlenir.
    Kural olarak ilk derece mahkemesinin varmış oldukları bütün nihai kararlar
    temyiz edilemez. İstisnai olarak bazı nihai kararlar temyiz edilemez.
    Görevsizlik kararı, yetkisizlik kararı, dava dilekçesinin iptali kararı,
    hakimin çekinmesi kararı, davanın iptali kararı… temyiz edilebilir.
    Davanın konusuz kalması halinde verilen nihai kararlar da temyiz edilebilir.
    Temyiz Edilemeyen Kararlar:
    1.miktar ve değeri 40 milyon lirayı geçmeyen menkul mal ve alacak davalarına
    ilişkin nihai kararlar kesindir. Yani miktar ve değeri 40 milyon lirayı
    geçmeyen menkul ve alacak davalarına ilişkin her çeşit hukuk mahkemesi nihai
    kararları kesindir, temyiz edilemez.
    Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde hükümde, asıl isteminin kabul
    edilmeyen bölümü 40 milyon lirayı geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur.
    Karşı tarafça temyiz yoluna başvurulması halinde, temyiz hakkı olmayan
    tarafın düzenleyeceği cevap dilekçesinde hükmü temyiz etmesi mümkündür.
    2.özel bir kanun hükmü ile bazı nihai kararların kesin olduğu veya yalnız
    başına temyiz edilemeyeceği kabul edilmiş olabilir.
    Temyiz edilemeyen kesin kararlara karşı temyiz yoluna başvurulursa, kararı
    veren mahkeme, temyiz isteminin reddine kendisi karar verir.
    TEMYİZ (BOZMA) SEBEPLERİ: nihai kararlar ilk derece mahkemelerinin hukuk
    kuralını yanlış uygulamış olması nedeniyle temyiz edilir.
    1.maddi hukuka dayanan temyiz sebepleri
    2.usul hukukuna dayanan temyiz sebepleri
    maddi hukuka dayanan temyiz sebepleri: mesela bir haksız fiilden dolayı
    tazminat davasında, mahkeme haksız fiil şartları mevcut olmadığı halde
    davalıyı tazminata mahkum etmiştir. Bu bir temyiz sebebidir. İlliyet bağı
    bulunması gerekir.
    Maddi meselenin takdirinde hata edilmesi.
    usul hukukna dayanan temyiz sebepleri: usul hukuku kurallarının yanlış
    uygulanması.
    1.mutlak temyiz sebepleri: önemli usul hukuku kurallarının yanlış
    uygulanması halinde, bu yanlış uygulamanın verilen kararı mutlaka etkilediği
    farzolunur ki, bu hallere mutlak temyiz sebebi denir. Bunlar:
    a) mahkemenin görevsiz olması
    b) tarafları, dava sebebi ve konusu aynı olan bir (aslında iki) dava
    hakkında birbirine çelişik kararlar verilmiş olması- birinin bozulması
    gerekir-
    c) iki taraftan birinin davasını ispat için gösterdiği delillerin kanuni
    sebep olmaksızın reddedilmiş olması
    d) yargı yolunun caiz olmaması (yani idari mahkemenin görevli olması)
    e) bir davaya bakması yasak olan hakimin yargılamaya ve karara iştirak
    etmesi
    f) vekil ve mümessil olmayan kişiler huzuruyla davaya bakılmış ve hüküm
    verilmiş olması
    g) hüküm mahkemesinde davanın görülmesi sırasında tarflardan birince bir
    usul kuralının yanlış uygulandığını ispat edecek derecede itiraz edildiği
    halde mahkemenin bu itirazı incelememiş olması
    h) hükmün gerekçesiz olması
    i) bütün dava şartlarının bulunmaması
    Yargıtay bu sebeplerden birinin mevcut olduğu sonucuna varırsa kararı bozar.
    2.nisbi temyiz sebepleri: o usul hukuku kuralı yanlış uygulanmasaydı karar
    başka türlü verilecek idi ise, bu hal temyiz sebebi olarak kabul edilir.
    İlliyet bağı bulunması gerekir.
    Örneğin gerekli olduğu halde bilirkişi incelemesi yaptırılmadan hüküm
    verilmiş olması.
    Mahkemenin yapmış olduğu usul yanlışlığı sonuç üzerine etkili olmalı. Hükmün
    sonucunu etkilemeyen usul yanlışlıkları bozma sebebi sayılmaz.
    TEMYİZ YOLUNA BAŞVURULMASI:
    Ancak davanın tarfları başvurabilir.
    İhtiyari dava arkadaşları, her biri hükmü yalnız başına temyiz edebilir.
    Mecburi dava arkadaşları, verilen hükmü ancak birlikte temyiz edebilirler.
    “Hukuki yararın” bulnması gerekli.
    Temyiz Süresi:
    1. Asliye mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi 15 gündür. Bu süre
    ilamın taraflardan her birine tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye
    başlar.
    2. Sulh mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi 8 gündür. Bu süre ilamın
    taraflardan her birine tebliğ edildiği tarihten itibaren başlar.
    İş mahkemelerinde süre 8 gündür. Bu süre tefhim ile başlar.
    3. Bir tarafın davayı vekil aracılığı ile takip etmesi halinde, hüküm vekile
    tebliğ edilir. Süre bu tebligat ile başlar.
    4. Bu süreler geçtikten sonra temyize başvurulamaz.
    Temyiz süresini arzu ve ihtiyarı dışında bir nedenle kaçırmış olan taraf,
    eski hale getirme yoluna başvurmak ve aynı zamanda hükmü temyiz etmek
    suretiyle hükmün temyizen incelenmesini sağlayabilir. Bundan başka, temyiz
    süresini geçirmiş olan taraf, diğer tarafın süresinde yaptığı temyiz talebi
    üzerine, cevap süresi içinde hükmü temyiz edebilir. (katılma yolu ile
    temyiz)
    Temyiz Talebi:
    Bir kararın temyizen incelenebilmesi için taraflardan birinin kararı temyiz
    etmiş olması gerekir.(mutlaka)
    temyiz dilekçesi: temyiz talebi dilekçe ile yapılır. Bu dilekçeye aleyhine
    temyiz edilenlerin sayısı kadar suret eklenmelidir.
    Temyiz dilekçesi temyiz edenin kimliği ve imzasıyla temyiz olunan hükmü
    yeterince belli edecek kayıtları taşıması halinde diğer şartlar bulunmasa
    bile reddolunmayıp temyiz incelemesi yapılır.
    Temyiz dilekçesi kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine
    verilebilir.
    Temyiz dilekçesi verilirken temyiz eden tarafından gerekli harç ve giderin
    tamamı ödenir.
    temyiz dilekçesine cevap (cevap lahiyası) temyiz dilekçesi hükmü veren
    mahkeme aracılığı ile karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf bu tebliğ
    gününden başlayarak 10 gün içinde hükmü veren mahkemeye veya başka bir
    mahkemeye cevap dilekçesi verebilir.
    Karşı taraf hükmü, süresi içinde temyiz etmemiş olsa bile cevap dilekçesinde
    hükme ilişkin itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde de bulunabilir.
    (katılma yolu ile temyiz)
    dosyanın yargıtaya gönderilmesi: temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve
    giderlerin tamamının ödenmesi gerekir. Eksik ödenmiş ise kararı veren
    mahkeme başkanı tarafından 7 günlük kesin süre verilir. Verilen süre içinde
    harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde mahkeme kararın, temyiz edilmemiş
    sayılmasına karar verir. Temyiz eden, mahkemenin kararının temyiz edilmemiş
    sayılmasına ilişkin bu kararını, kararın kendisine tebliğinden itibaren 7
    gün içinde temyiz edebilir.
    mahkemenin temyiz talebini reddetmesi: temyiz talebini reddetme yetkisi
    yargıtaya aittir.
    2 durumda kararı veren mahkeme temyiz talebinin reddine karar verebilir:
    1.temyiz kanuni süre geçtikten sonra yapılırsa
    2.temyizi kabil olmayan bir karar ilişkin olursa
    Bu durumlarda ret kararını kendiliğinden temyiz edene tebliğ eder. Bu ret
    kararı tebliğinden itibaren 7 gün içinde temyiz edilebilir. Yargıtay temyiz
    isteminin reddine ilişkin kararı bozarsa, ilk temyiz dilekçesine göre temyiz
    istemini inceler.
    Temyiz Yoluna Başvurmanın Hükmün icrasına Etkisi: bir hükmün aleyhine temyiz
    yoluna başvurulmuş olması kural olarak hükmün icrasını durdurmaz.
    Konusu para veya menkul mal olan hükümlerde, teminat göstererek yargıtaydan
    icranın geri bırakılması kararı almak suretiyle hükmün icrası
    durdurulabilir.
    Bazı hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez: gayrimenkule ve buna ilişkin
    ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna dair hükümler gibi. Bu hükümlerin
    temyiz edilmesi kendiliğinden icrayı durdurur.
    Yargıtay İncelemesi:
    Ön incelemeyi tetkik hakimi yapar.
    İnceleme kural olarak dosya üzerinde yapılır.
    İstisnai olarak taraflar incelemenin duruşmalı olarak yapılmasını
    isteyebilir.
    1.tüzel kişiliğin feshine, genel kurul kararlarının iptaline ilişkin
    davalar
    2.evlenmenin butlanına, feshine ilişkin davalar
    3.boşanma veya ayrılık davaları
    4.velayete, nesebe ve kısıtlamaya ilişkin davalar
    5.miktar veya değeri 800 milyon lirayı aşan alacak ve menkul, gayrimenkul
    davalarında verilen hükümlerin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak
    yapılması istenebilir.
    Bunalrın dışındaki hallerde yargıtayda duruşma istenemez.
    Duruşma isteği dilekçede veya lahiyada açıkça belirtilmelidir.
    Yargıtay taraflardan bilgi almak üzere kendiliğindende duruşma yapılmasına
    karar verebilir.
    Yargıtay Kararı:
    Yargıtay ilk önce temyiz talebinin mesmu olup olmadığını inceler.(ön
    inceleme) mesmu olmadığı sonucuna varırsa temyiz talebini esasa girmeden
    reddeder.mesmu olduğu sonucuna varırsa esasa girerek inceleme yapar.
    Yargıtay temyiz incelemesi sırasında iki temyiz dilekçesi ve cevap
    lahiyasında ileri sürdükleri bütün itiraz ve savunmaları göz önünde
    bulundurur.
    Vereceği kararı gerekçesiylebirlikte bildirir.
    Yargıtay kararı başlıca 3 şekilde olabilir:
    1.bozma kararı
    2.onama kararı
    3.değiştirerek ve düzelterek onama kararı
    BOZMA KARARI
    yargıtay, temyiz sebebini yerinde görürse hüküm mahkemesinin kararını
    tamamen veya kısmen bozar. Başka sebeplerden dolayı da bozabilir. Yargıtay
    hükmü yalnız bozmakla yetinir, o davayı kendisi karara bağlayamaz.
    aleyhe boza yasağı: bir hüküm davanın taraflarından yalnız biri tarafından
    temyiz edilirse, yargıtay temyiz edilen hükmü temyiz eden tarafın aleyhine
    olarak bozamaz!
    aleyhe hüküm verme yasağı: taraflardan yalnız birinin temyizi halinde,
    yargıtayın temyiz eden tarafın lehine olarak verdiği bozma kararına uyan
    mahalli mahkeme de artık, temyiz eden tarafın, önceki karara oranla aleyhine
    olan bir hüküm veremez.
    Yargıtay bir kararı bozunca, dava dosyasını kural olarak kararı vermiş olan
    mahkemeye gönderir. Uygun göreceği başka bir mahkemeye de gönderebilir.
    Yargıtayın bozma kararı üzerine dava dosyası kendisine gönderilen mahkeme
    aşağıdaki ihtimallere göre işlem yapar:
    1.yargıtayın bozma kararına karşı karar düzeltme yolu kapalı ise; mahkeme
    kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, yargıtayın
    bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
    2.karar düzeltme yolu açık ise; bu bozma kararı 15 gün içinde taraflara
    tebliğ edilir.
    a)bozma kararının tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde karar
    düzeltme yoluna gidilmezse, mahkeme kendiliğinden tarfları hemen duruşmaya
    davet edip dinledikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar
    verir.
    b)taraflardan biri, bozma kararının tebliğinden itibaren 15 gün içinde
    karar düzeltme yoluna başvurursa, mahkemenin tarafları kendiliğinden
    duruşmaya davet edebilmesi için, karar düzeltme incelemesinin sonuçlanması
    beklemesi gerekir.
    Yargıtayın bozma kararı üzerine kendiliğinden (resen) tarafları duruşmaya
    davet eden mahkeme bu duruşmada tarafları dinledikten sonra, iki şekilde
    karar verebilir:
    1.mahkeme yargıtayın bozma kararına uyar
    2.kendi kararında direnir (ısrar eder)
    Mahkemenin bozma kararına uyması:
    Mahkeme, bozmadan sonraki ilk duruşmada bozma kararına uyduğunu bildirirse,
    artık bu kararı ile bağlıdır. Bozamaya uyma kararından dönerek direnme
    kararı veremez.
    Bozma kararına uyulması üzerine, yargılamaya devam edilir. Taraflar bozma
    kararına uyulmasından sonra devam edilen yargılama sırasında yeni iddia ve
    savunmada bulunabilirler.
    Bozma kararından yalnız kararı temyiz etmiş olan taraf istifade eder.
    Bir karar görevsizlikten dolayı bozulursa görevsiz mahkemenin yaptığı bütün
    işlemler ve verdiği kararlar geçersiz olur. Buna karşılık mesela; karar
    mahkemenin gösterilen tanıkları dinlememiş olması nedeniyle bozulmuş ise,
    ondan önceki işlemler geçerlidir.
    Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme artık bozma kararı gereğince işlem
    yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü mahkemenin bozma kararına uyması
    ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesap hak (usule
    ilişkin kazanılmış hak) doğmuştur.
    Mahkemenin bozma kararına uyması ile meydana gelen bozma gereğince muamele
    yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan biri lehine ve diğeri aleyhine
    hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli müktesap hak
    yahut usule ait müktesap hak denilmektedir.
    Yargıtayın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bozma kararı gereğince
    inceleme yapıp karar vermek zorunda olduğu gibi, mahkemenin kararını bozmuş
    olan yargıtay dairesi de sonradan ilk bozma kararıyla benimsemiş olduğu
    esaslara (usuli müktesap hakka) aykırı şekilde ikinci bir bozma kararı
    veremez.
    Usuli müktesap hakkın ikinci bir çeşidi daha vardır ki,bu da bazı konuların
    bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmesi ile meydana gelir:
    yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında
    kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme kesinleşen bu
    kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Yani kesinleşmiş
    olan bu kısımlar, o kısımlar lehine olan taraf yararına bir usuli müktesap
    hak teşkiş eder.
    Bir hususun bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmesi iki şekilde
    olabilir:
    1.o husus açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş, fakat
    yargıtayca reddeilmiştir.
    2.veya o hususta bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen
    dosyanın yargıtay dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan
    onun bir bozma sebebi sayılması mümkün olduğu halde o cihet yargıtayca bozma
    sayılmamıştır.
    Usuli müktesap hak müessesinin bazı istisnaları vardır:
    1.mahkemenin bozmaya uymasından sonra, bir içtihadı birleştirme kararı
    çıkarsa, bu yeni içtihadı birleştirme kararının henüz mahkemelerde ve
    yargıtayda görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir. Yani sonradan
    çıkan bir içtihadı birleştirme kararına karşı usuli müktesap hak iddiasında
    bulunamaz. Buna göre usuli müktesap hakka aykırı bir içtihadı birleştirme
    kararı çıkınca, yargıtay daireleri içtihadı birleştirme kararına aykırı ve
    fakat usuli müktesap hakka uygun olan kararları bozacaklardır. Daha önce
    verilmiş bozma kararları üzerine davayı incelemekte olan diğer mahkemelerde
    yeni içtihadı birleştirme kararını kesin olarak öğrenince bozma kararı ile
    gösterilen yolu bırakarak, içtihadı birleştirme kararı gereğince inceleme
    yapmaya başlayacak ve o karar gereğince hüküm vereceklerdir.
    2.bozmadan sonra, o konuda yürürlüğe giren bir “yeni kanun” karşısında,
    yargıtayın bozma kararına uyulmuş olmakla meydana gelen usuli kazanılmış
    hak, hukukça değer taşımaz. Yeni kanun hükmünün uygulanması gerekir.
    3.görev konusu, usuli müktesap hakkın istisnasıdır. Yargıtay görevsiz
    mahkemenin vermiş olduğu hükmü, görevsizlikten dolayı değil de başka bir
    sebepten bozmuş ise taraflar mahkemede görev itirazında bulunabilecekleri
    gibi yargıtayda ikinci temyiz incelemesinde mahkemenin hükmünü
    görevsizlikten dolayı bozabilir.
    Bir taraf, karşı taraf yararına usuli müktesap hak doğmasını önlemek için,
    kendi lehine olan bir hükmü temyiz edebilir.
    Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca inceleme yaparak yeni bi
    karar verir. Taraflar mahkemenin bu yeni kararına karşı da temyiz yoluna
    başvurabilirler.
    Mahkemenin kendi kararında direnmesi:
    Mahkeme, yargıtayın bozma kararını doğru bulmuyorsa kendi kararında
    direnebilir.
    Mahkeme direnme kararı ile davadan elini çeker.
    Direnme kararı nihai karar olduğundan temyiz edilebilir. Ancak birinci
    kararı temyiz etmemiş olan tarafın direnme kararını temyiz etmek hakkı
    yoktur. Önceki karara karşı temyiz yoluna başvurmuş ve karar lehine bozulmuş
    olan taraf direnme kararını temyiz edebilir.
    Direnme kararı temyiz edilince temyiz incelemesi “yargıtay hukuk genel
    kurulunda” yapılır. HGK direnme kararını ya doğru bulur, bu halde direnme
    kararını onar veya yargıtay özel dairesinin bozma kararını doğru bulur, bu
    halde ise direnme kararını bozar.
    Direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılmaz.
    Mahkeme HGKnun verdiği karara uymak zorundadır. Yani artık kararında
    direnemez.
    Mahkeme yargıtayın bozma kararının bir kısmına uyar, diğer kısmına ise
    uymayabilir; yani kararın bir kısmında direnebilir.
    Mesela mahkeme, yargıtayın bozma kararında gösterdiği birinci bozma sebebine
    uyar, ikinci bozma sebebine karşı direnebilir. Bu halde mahkeme, bir kısmi
    uyma ve kısmi direnme kararı ile davadan elini çekmediğinden, verdiği karar
    bir ara karardır. Bu nedenle taraflar, mahkmenin kısmi direnme kararını
    yalnız başına temyiz edemezler.
    Kısmi uyma ve kısmi direnme kararı vermiş olan mahkeme ilk önce, kısmi uyma
    kararı gereğince, inceleme yapar. Bundan sonra mahkeme uyduğu ve direndiği
    kısımların tümü hakkındaki gerekçeli nihai kararını yazıp, taraflara tefhim
    veya tebliğ eder. İşte taraflar ancak bu nihai kararı temyiz edebilirler.
    Mahkemeler aşağıdaki hallerde direnme kararı veremezler:
    1.mahkemenin, merci tayini hakkındaki yargıtay kararına karşı direnme
    hakkı yoktur.
    2.mahkemelerin verikleri tehir (erteleme) kararları hakkındaki yargıtay
    kararına karşı direnme hakları yoktur.
    3.iki tarafda yargıtayın bozma kararına uyulmasını isterse, mahkeme bozma
    kararına uymak zorundadır, direnme kararı veremez.
    4.mahkeme,yargıtayın kanun yararına bozma kararına karşı direnemez.
    5.hakemler, yargıtayın bozma kararına karşı direnemezler.
    ONAMA KARARI
    Yargıtay temyiz edilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu kanısına varırsa,
    hüküm mahkemesinin karraını (aynen) onar.
    Yargıtayın onama kararının sonucunu, mahkeme 15 gün içinde kendiliğinden
    taraflara bildirir.
    Yargıtayın kararına karşı karar düzeltme yolunun kapalı olduğu hallerde,
    yargıtayın onama kararı ile, mahalli mahkeme hükmü kesinleşir. Karar
    düzeltme yolunun açık olduğu hallerde ise yargıtayın onama kararı ile hüküm
    hemen kesinleşmiş olmaz. Bu halde hükmün kesinleşebilmesi için, yargıtayın
    onama kararına karşı 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulmamış
    olması ve başvurulmuş olup da, karar düzeltme talebinin yargıtayca
    reddedilmiş olması gerekir.
    HÜKMÜN DEĞİŞTİRİLEREK VE DÜZELTİLEREK ONANMASI
    Aşağıdaki 3 halde yargıtay mahalli mahkemenin hükmünü değiştirerek ve
    düzelterek onayabilir.
    1.temyiz olunan hükmün kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş
    olmasından dolayı bozulması gerekmek de olup da kanuna uymayan husus
    hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde
    yargıtay, hükmü değiştirerek ve düzelterek onayabilir. Mesela temyiz edilen
    hüküm esas yönünden kanuna uygundur, ancak harç, vekalet ücreti, faiz
    konularında yanlışlık yapılmıştır. Bu halde yargıtay yapılan yanlışlığı
    düzelterek hükmü onayabilir.
    2.tarafların kimliklerine aityanlışlıklarla yazı, hesap ve diğer açık
    ifade yanlışlıklarından dolayı da, esas yönünden kanuna uygun olan hüküm
    bozulamaz, hüküm bu yanlışlar düzeltilmek suretiyle onanır.
    3.hükmün sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olup da, gösterilen
    gerekçe doğru görülmezse, yargıtay dairesi, gerekçeyi değiştirerek ve
    düzelterek hükmü onar.
    Karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine de, yargıtay mahalli mahkeme
    hükmünü düzelterek onayabilir.
    Temyiz eden sonradan temyiz talebinden feragat ederse yargıtay, gene esas
    hakkında temyiz incelemesi yapamaz, temyiz incelemesine yer olmadığına karar
    vererek, dosyayı mahalli mahkemeye gönderir.
    KANUN YARARINA TEMYİZ: temyiz yolu kesin olmayan kararlara karşı başvurulan
    normal bir kanun yoludur. Bundan başka kesin kararlara karşı, yargıtay c.
    Başsavcısının başvurabileceği istisnai ve kendine özgü bir temyiz yolu
    vardır ki, buna kanun yararına temyiz denir.
    Yargıtay c. Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilebilecek olan
    kesin nihai kararlar iki çeşittir.
    1.verildikleri anda kesin olan hükümler. Bunlar temyiz edilemeyecek olan
    hükümlerdir.
    2.aslında temyiz edilebilen ve fakat taraflardan hiç birinin süresi
    içinde temyiz yoluna başvurmamış olması nedeniyle kesinleşmiş bulunan
    hükümler.
    Bu hükümler verilirken, hukuk kuralları yanlış uygulanmıştır. İşte bu
    hallerde, hukukun yanlış uygulandığını tespit edip, mahkemelerin bundan
    sonraki benzer olaylarda aynı yanlışı yapmalarını önlemek için bu gibi
    hükümler, c. Başsavcılığının kanun yararına temyizi üzerine yargıtay
    tarafından incelenir. Yargıtay gerçekten hukukun yanlış uygulanmış olduğu
    kanısına varırsa, hükmü kanun yararına bozar. Bu bozma kararı resmi gazetede
    yayımlanarak, kanunların yurdun her yerinde aynı şekilde uygulanması
    sağlanır. İşte kanun yararına temyizin faydası buradadır.
    Kanun yararına bozma üzerine, mahkeme tekrar yargılama yapamaz ve bozmaya
    uygun olarak yeni bir hüküm veremez, verirse bu hüküm geçersizdir. Mahkeme
    kanun yararına bozma kararına karşı direnme kararı da veremez.
    Mahkeme kanun yararına bozma kararı üzerine hiç bir işlem yapamaz.
    Yargıtay, başsavcının kanun yararına temyiz talebini reddederse başsavcı bu
    ret kararına karşı karar düzeltme yoluna başvuramaz. Taraflar da karar
    düzeltme yoluna başvuramaz.
    KARAR DÜZELTME
    Karar düzeltme, yargıtayın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu
    kararlarına karşı tanınmış olan normal bir kanun yoludur. Bir hüküm hakkında
    yargıtayın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu karara karşı karar
    düzeltme yolu açık ise o hüküm ancak, karar düzeltme yoluna başvurulmaması
    veya başvurunun reddi ile kesinleşebilir. Karar düzeltme yolunda, karar
    düzeltme talebi, bu kararı vermiş olan yargıtay dairesinde incelenip karara
    bağlanır. Bu nedenle karar düzeltme yolu yargıtayın temyiz incelemesi
    sırasında yapmış olduğu hatalardan dönmesini sağlayan kendine özgü bir kanun
    yoludur.
    Düzeltilmesi istenebilecek kararlar: karar düzeltme ancak yargıtayın temyiz
    incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı tanınmış olan kanun
    yoludur. Hüküm mahkemesinin bi kararına karşı süresi içinde temyiz yoluna
    başvurulmamış ve bu nedenle karar kesinleşmiş ise artık o karara karşı karar
    düzeltme yoluna başvurulamaz. Karar düzeltme temyiz yolunun devamı
    niteliğindedir.
    Yargıtayın her kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.
    Aşağıdaki yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez:
    1.sulh hukuk mahkemesi kararlarının temyiz edilmesi üzerine verilen
    yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz. Bu ilkenin
    istisnaları vardır:
    a)sulh hukuk mahkemsinin mirasçılık belgesi verilmesi hakkındaki
    isteklerle bu belgenin değiştirilmesi veya iptali davaları hakkındaki
    kararlarının temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar
    düzeltme yoluna gidilebilir. 600 milyonluk karar düzeltme sınırı bu işler ve
    davalar için uygulanmaz.
    b)kira sözleşmesi ile ilgili davalarda karar düzeltme:
    kira sözleşmesine dayanan tahliye davalarına ilişkin olmak üzere
    s.h.m.den verilen kararların temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına
    karşı karar düzeltme yoluna gidilebilir. Yalnız bunun için gayrimenkulün bir
    yıllık kira bedeli toplamının 600 milyon liradan az olmaması gerekir.
    Tahliye veya kira akdinin feshi davaları ile birlikte açılmış kira
    alacağı veya tazminat davalarına ilişkin olmak üzere s.h.m.den verilen
    kararların temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme
    yoluna gidilebilir. Yalnız bunun için istenen kira alacağının veya tazminat
    tutarının 600 milyon liradan az olmaması gerekir.
    Tahliye veya kira akdinin feshi davalarına veya bu davalarla
    birlikte açılmış kira alacağı veya tazminat davalarına karşılık olarak
    açılan karşılık davalara ilişkin olmak üzere s.h.m.den verilen kararların
    temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna
    gidilebilir yalnız bunun için karşılık davanın miktar veya değerinin 600
    milyon liradan az olmaması gerekir.
    Kira bedelinin tesbiti davasında sulh mahkemesinin verdiği karar
    hakkındaki yargıtay kararına karşı mevcut kira ile tesbiti istenen kira
    arasındaki farkın bir yıllık tutarı 600 milyon liradan fazla olsa bile karar
    düzeltme yoluna gidilemez.
    c)kat mülkiyeti kanunundan doğan davalarda s.h.m.den verilen kararların
    temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna
    gidilebilir. Yalnız bunun için kat mülkiyeti kanunundan doğan davanın miktar
    veya değerinin 600 milyon liradan az olmaması gerekir.
    Şu halde kural olarak yalnız asliye hukuk mahkemesi kararlarının temyizi
    üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna
    gidilebilir. Fakat bu kural da mutlak değildir.
    2.miktar veya değeri 600 milyon liradan az olan davalara ait hükümlerin
    onanması veya bozulmasına ilişkin yargıtay kararlarına karşı, karar düzeltme
    yoluna gidilemez. Miktar veya değeri 600 milyon liradan fazla olan alacak ve
    ayın davalarına ilişkin hükümlerde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü 600
    milyon lirayı geçmeyen taraf karar düzeltme yoluna başvuramaz.
    3.görevsizlik, yetkisizlik,hakimin reddi, dava veya karşılık davanın
    açılmamış sayılması, davaların birleştirilmesi, kararlarına ilişkin yargıtay
    kararları ile merci belirtilmesi hakkındaki yargıtay kararlarına karşı karar
    düzeltme yoluna gidilemez.
    4.tavzih kararının temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı
    karar düzeltme yoluna gidilemez.
    5.erteleme kararlarının temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına
    karşı karar düzeltme yoluna gidilemez.
    6.hakemlerin verdiği hükümlerin tahkim hükümlerine göre mahkemece
    verilecek kararların onanmasına veya bozulmasına ilişkin yargıtay
    kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez.
    7.iş mahkemeleri kararlarının temyizi üzerine verilen yargıtay
    kararlarına karşı karar düzeltme istenemez.
    8.aynı yargıtay kararı aleyhine bir defadan fazla karar düzeltme yoluna
    başvurulamaz.
    Bir hüküm taraflardan her ikisince de temyiz edildiği halde, yalnız bir
    tarafın temyiz talebi hakkında karar verilir, diğer tarafın ismi temyiz
    edenler arasında görülmediğinden onun temyiz itirazları yargıtay kararında
    cevapsız bırakılır ise bunun üzerine temyiz itirazları hiç incelenmemiş olan
    taraf karar düzeltme yoluna başvurduğunu bildirirse bile bu halde karar
    düzeltme incelemesi değil temyiz incelemesi yapılır. Bu nedenle bu defa
    yapılan temyiz incelemesi üzerine verilen yargıtay kararına karşı karar
    düzeltme yoluna başvurulabilir.
    Bir tarafın temyiz talebi, süre aşımı veya kararın temyiz edilemeyeceği gibi
    bi nedenle, esasa girilmeden reddedilmiş olup da, karar düzeltme talebi
    üzerine bu yanlışlığın farkına varılmış ise yargıtayın bu defa esas hakkında
    yapacağı inceleme karar düzeltme incelemesi değil temyiz incelemesi
    niteliğindedir. Bu nedenle ilk defa yapılan esasa ilişkin bu temyiz
    incelemesi üzerine verilen yargıtay kararına karşı karar düzeltme yoluna
    başvurulabilir.
    Yargıtayın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu bir karara karşı
    yapılan bir karar düzeltme talebi yargıtay tarafından kabul edilerek karar
    düzeltilmiş ise yargıtayın bu son kararına karşı artık karar düzeltme yoluna
    gidilemez.
    İstisnalar dışında yargıtayın asliye hukuk mahkemesi kararlarının temyizi
    üzerine vermiş olduğu kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulabilir.
    Karar düzeltme sebepleri:
    Karar düzeltme sebepleri 4 tanedir. Bunun dışındaki bir sebepten dolayı
    karar düzeltme yoluna başvurulamaz.
    1.temyiz dilekçesi ve –kanuni süresi içinde verilmiş olması şartiyle-
    karşı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürülüp hükme etkisi olan itirazların
    kısmen veya tamamen cevapsız bırakılmış olması.
    Temyiz sırasında ileri sürülmüş olan itirazların cevapsız bırakılması
    halinde, karar düzeltme talebi mesmudur. Bu nedenle yargıtayın karar
    düzeltme talebini kabul edip esas hakkında incelemeye geçmesi gerekir.
    Yargıtay karar düzeltme talebinin esası hakkında yapacağı bu incelemede,
    temyiz incelemesi sırasında cevapsız bırakmış olduğu itirazları kararını
    etkileyecek nitelikte bulmazsa, karar düzeltme talebini reddeder. Ancak
    yargıtay bu ret kararında evvelce cevapsız bırakmış olduğu itirazların her
    biri hakkında gerekçe göstermek zorundadır.
    Temyiz talebi farkedilmeden temyiz itirazları tamamen cevapszı bırakılan
    tarafın başvuracağı yol karar düzeltme yolu değil temyiz yoludur.
    2.yargıatay kararında birbirine aykırı fıkralar bulunması. Bunlar
    arasındaki çelişkinin giderilmesi için karar düzeltme yoluna başvurulur.
    3.yargıtayda temyiz incelemesi sırasında hükmün esasını etkileyen
    belgelerde bir hile veya sahteliğin ortaya çıkması. Bu hile veya sahteliğin
    hükmün esasını etkileyecek nitelikte olması gerekir.
    4.yargıtay kararının usul ve kanuna aykırı bulunması
    Yargıtay temyiz edilen hükmün usul ve kanuna uygun olduğu halde onu bozmuş
    veya usul ve kanuna aykırı olan bir hükmü oanamış ise yargıtayın böyle bir
    kararı usul ve kanuna aykırıdır. Bu nedenle böyle bir yargıtay kararına
    karşı da karar düzeltme yoluna gidilebilir.
    Yargıtay, aleyhine karar düzeltme yoluna başvurulan kararının yanlış olduğu
    kanısına varırsa usul ve kanuna aykırılık sebebine dayanarak, karar düzeltme
    talebini kabul edip eski kararını değiştirebilmektedir. Oysa o sebep temyiz
    incelemesi sırasında ileri sürülmüş ve yargıtayca reddedilmiştir. Bu hali
    ile, karar düzeltme yolu uygulamada sanki ikinci bir temyiz yolu olmaktadır.
    Karar düzeltme yoluna başvurulması:
    Ancak davanın tarafları başvurabilir. Karar düzeltme yoluna başvuran tarafın
    hukuki yararının bulunması gerekir. Kendi temyizi üzerine hüküm bozulmuş
    olan taraf karar düzeltme yoluna gidemez, fakat hukuki yararı varsa
    gidebilir.
    Bir tarafın karar düzeltme yoluna başvurabilmesi için hükmü temyiz etmiş
    olmasına gerek yoktur. Hüküm lehine olan taraf hükmü temyiz etmemiş ve fakat
    hüküm karşı tarafın temyizi üzerine bozulmuş ise, bozma kararına karşı karar
    düzeltme yoluna başvurarak mahkemenin hükmünün onanmasını isteyebilir.
    Karar düzeltme süresi: 15 gündür. Bu süre yargıtay kararının tebliğ edildiği
    tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu süre geçtikten sonra karar düzeltme
    yoluna başvurulamaz.
    Taraflardan biri süresi içinde karar düzeltme talebinde bulunursa diğer
    taraf –asıl karar düzeltme süresini geçirmiş olsa bile- karar düzeltme
    dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde vereceği ayrı bir
    dilekçe veya cevap lahiyası ile karar düzeltme talebinde bulunabilir. Buna
    katılma suretiyle karar düzeltme denir.
    Karar düzeltme talebi: dilekçe ile yapılır. Karşı taraf karar düzeltme
    dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde bir cevap lahiyası
    verebilir. Bu cevap lahiyasında karar düzeltme talebine karşı cevap
    verebileceği gibi, başka sebeplere dayanarak karar düzeltme de isteyebilir.
    Karar düzeltme yoluna başvurmak hükmün icrasını durdurmaz. Temyiz incelemesi
    sırasında verilmiş olan icranın durdurulması kararı da karar düzeltme
    safhası için geçerli değildir.
    Karar düeltme talebinin incelenmesi:
    Karar düzeltme talebi aynı yargıtay dairesinde, yani temyiz incelemesini
    yapmış ve karar bağlamış olan yargıtay dairesinde veya HGKda incelenir.
    Yargıtay incelemesini dosya üzerinde yapar. Karar düzeltme safhasında
    duruşma yapılmaz.
    Karar düzeltme incelemesi 3 aşamalı olabilir:
    1.ilk önce karar düzeltme talebinin mesmu olup olmadığı incelenir. Karar
    düzeltme talebi, düzeltilmesi istenebilecek bir karar karşı karar düzeltme
    yoluna başvurmakta hukuki yararı olan tarafça, karar düzeltme süresi içinde
    yapılmış ise mesmu sayılır. Mesmu olmayan karar düzeltme talebinde bulunan
    taraf para cezsıyla cezalandırılır.
    2.karar dzüeltme talebi mesmu ise yargıtay, karar dzüeltme talebinin,
    kanunun saydığı sebeplere uygun olup olmadığını araştırır.
    3.yargıtay karar dzüeltme talebini kanunun saydığı sebeplerden birine
    veya birkaçına uygun bulursa, karar dzüeltme talebini (dilekçesini) kabul
    ederek esas hakkında incelemeye başlar.
    Yargıtay, karar düzeltme dileçesinin kabulüne karar verince, karar dzüeltme
    talebini esastan incelemeye başlar. Bu inceleme sonucunda iki şekilde karar
    verilir.
    1.karar düzeltme talebinin (esastan)reddine
    2.karar düzeltme talebinin (esastan)kabulüne
    karar düzeltme talebinin esastan reddedilmesi:
    yagıtay mevcut olduğu kanısına vardığı karar düzeltme sebebini temyiz
    incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararının esasını etkileyecek nitelikte
    bulmazsa karar düzeltme talebini reddeder.
    Karar düzeltme talebinde bulunan taraf, hükme etkili olup olmadığını kendisi
    takdir edemeyeceğinden, karar düzeltme isteme yetkisini kötüye kullanmış ve
    yargıtayı gereksiz yere işgal etmiş sayılamaz. Yani talebinde haklıdır. Bu
    nedenle karar düzeltme isteyen tarafa, talebi esastan reddedildiği halde
    para cezası verilemez.
    karar düzeltme talebinin esastan kabul edilmesi:
    Karar düzeltme talebini esastan kabul eden yani karar düzeltme sebebini
    temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararı etkileyici nitelikte bulan
    yargıtay, bunun üzerine temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu eski
    kararını düzeltir. Bu düzeltme yargıtayın kendi kararına ilişkin olabileceği
    gibi mahalli mahkemenin hükmüne de ilişkin olabilir.
    Yargıtay temyiz üzerine vermiş olduğu kararın bazı yönlerden usul ve
    kanuna aykırı olduğu kanısına varırsa bunları düzeltir.
    Yargıtay temyiz incelemesi sonucunda onamış olduğu bir hükmü, karar düzeltme
    talebi üzerine bu defa bozabilir. Mahalli mahkeme bu bozma kararına uyabilir
    veya ona karşı direnebilir. Taraflardan yalnız biri karar düzeltme yoluna
    başvurmuşsa, yargıtay mahalli mahkeme hükmünü o taraf aleyhine olarak
    bozmaz.
    Yargıtay temyiz incelemesi sonucunda bozmuş olduğu bir hükmü karar düzeltme
    talebi üzerine bu defa onayabilir. Yani eski bozma kararını kaldırabilir.
    Yargıtay karar düzeltme talebi üzerine mahalli mahkeme hükmünü düzelterek de
    onayabilir.
    By BiLiNMeZ
    By BiLiNMeZ
    SD Admin
    SD Admin


    Nereden : İstanbul
    Üyelik : 03/09/09
    Mesaj Sayısı : 5443
    Rep Gücü : 38094
    Başarı Sistemi : 11
    Uyarılar : Uyarı Yok
    Yorum : Dikkat: Bu Site Bağımlılık Yapar

    Kanun Yolları Empty Geri: Kanun Yolları

    Mesaj tarafından By BiLiNMeZ Cuma Ara. 04, 2009 3:16 pm

    KESİN HÜKÜM
    Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin biçimde
    çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde hem kişilerin hem devletin
    yararı vardır.
    Kesin hükmün bu amacı şu 2 şekilde gerçekleşir:
    1.bir mahkeme hükmüne ancak bir dereceye kadar itiraz edilebilmesi.(şekli
    anlamda kesin hüküm)
    2.davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkinin bütün bir gelecek için
    kesin olarak tespiti veya düzenlenmesi . (maddi anlamda kesin hüküm)
    ŞEKLİ ANLAMDA KESİN HÜKÜM
    Bir kararın şekli anlamda kesinliği ile, o karar karşı artık normal kanun
    yollarına (temyiz, karar düzeltme) başvurulamayacağı anlaşılır.
    Bir karar şekli anlamda kesinleşince, tarafların o davadaki amaçları
    gerçekleşmiş olur. Fakat bu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın değil, ancak
    görülmekte olan davanın sona ermesi demektir. Bundan sonra da taraflar aynı
    uyuşmazlığın yeni bir dava konusu yapılmaması için bir başka müesseseye yani
    maddi anlamda kesin hüküm müessesesine ihtiyaç vardır.
    verildikleri anda kesin olan kararlar: bazı kararlar verildikleri anda şekli
    anlamda kesinleşir. Bunlar temyiz edilemeyen nihai kararlardır.
    kanun yoluna tabi olan kararlar: kanun yoluna tabi olan kararlar kanun
    yoluna başvurma süresinin geçmesi ile şekli anlamda kesinleşir.
    temyiz süresinin geçmesi ilemahkemenin kararı kesinleşir.
    süresi içinde temyiz yoluna başvurulmuş, yargıtay hükmü onamış ve bu
    onama kararına karşı karar düzeltme yolu açık ise hüküm 15 günlük karar
    düzeltme süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmaması ile kesinleşir.
    kanun yoluna başvurmaktan feragat edilmesi ile verilen karar
    kesinleşir.
    kanun yoluna başvurma talebinin reddi ile
    yargıtayın kararına karşı karar düzeltme yolunun kapalı olduğu hallerde
    temyiz talebinin reddi ile mahalli mahkeme hükmü kesinleşir.
    Yargıtayın kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olduğu hallerde
    yargıtayın onama kararı ile hüküm hemen kesinleşmiş olmaz. Bu halde hüküm
    karar düzeltme talebinin reddedilmesi ile kesinleşir.
    Şekli anlamda kesinliğin sonuçları:
    1.kesinleşen karar karşı artık normal kanun yollarına gidilemez.
    2.bir karar anlamada maddi anlamda kesinlikten bahsedebilmek için o
    kararın şekli anlamda kesinleşmiş olması gerekir.
    3.bir hükmün icraya konulabilmesi için onun kural olarak şekli anlamda
    kesinleşmiş olması gerekmez.
    Şekli anlamda kesinliğin sona ermesi: kural olarak sona ermez.
    Eski hale getirme talebinin kabul edilmesi şekli anlamada kesinliği ortadan
    kaldırır. Yani karar kesinleşmemiş gibi temyiz veya karar düzeltme
    incelemesi yapılır.
    MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKÜM
    3 unsuru kapsar
    1.maddi anlamda kesinlik ancak yargısal kararlara tanınan bir vasıftır.
    2.bu vasıf kanun tarafından tanınmaktadır.
    3.bu vasıf yargısalkararın hakikat olarak kabul edilmesini zorunlu kılar.
    Aynı taraflar arasında aynı dava konusu hakkında ve aynı dava sebebine
    dayanarak yeni bir dava açılamaz.açılırsa bu dava dinlenmez.
    Şekli anlamda kesinlik yalnız bir safhada yani açılmış olan dava safhasında
    uyuşmazlığı sona erdirdiği halde, maddi anlamda kesinlik devamlı olarak bu
    sonucu meydana getirir.
    Maddi anlamda kesin hükmün şartları: 3 tanedir.
    Yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış
    olduğunu söyleyebilmek için eski dava ile yeni davanın
    1.müddeabihlerinin
    2.dava sebeplerinin
    3.taraflarının aynı olması gerekir.
    Müddeabihlerinin aynı olması: müddeabih dava ile elde edilmek istenen
    sonuçtur. Mesela bir laacağın ödenmesi.
    Mesela bir istihkak davası sonucunda verilen kararın hüküm fıkrasında bir
    gayrimenkulün mülkiyetinin Bye değil bilakis, Aya ait olduğuna karar
    verilmişse, Bnin aynı gayrimenkul için açacağı istihkak davası kesin hüküm
    itirazı ile karşılaşır. Bir malın ilk davada aynen teslimi, ikinci davada
    ise bedelinin ödenmesi dava edilse, müddeabihler gene aynı demektir.
    Aşağıdaki örneklerde müddeabihler aynı değildir:
    1.ilk davada davacı ismail manevi tazminat, bu davada ise maddi tazminat
    istemiştir. İlk dava ile bu davadaki tazminat isteği aynı olmadığı için
    olayda kesin hükümden söz edilemez.
    2.davacı tarafından davalı aleyhine evvelce açılan dava sonunda taraflara
    ait taşınmaz malları ayıran ortak sınır tespit edilmiş ve bu husustaki hüküm
    kesinleşmiştir. Davacı bu kez açtığı davada, davalının bu sınırı aşarak
    duvar yapmak suretiyle bahçesine müdahalede bulunduğunu iddia etmektedir. Bu
    iddiaya göre evvelki davadaki müddeabih ile bu davadaki müddeabih aynı
    değildir.
    Dava sebeplerinin aynı olması: dava sebebi davanın dayanağı olan
    vakıalardır.
    Hakim eğer bildirmişse davacının kendisine bildirdiği hukuki sebeple bağlı
    olmayıp dava dilekçesinde gösterilen vakıaların hukuki niteliğini kendisi
    doğru olarak belirler.
    Hukuki sebep davanın sebebi olamaz.
    Davanın gerçek sebebi vakıalardır. Hakim bu vakıalarla bağlı olduğu ve
    bunlar dışındaki vakıaları kendiliğinden nazara alamadığı için, birinci
    davada yalnız o vakıalar hakkında inceleme yapmış ve yalnız o vakıalara
    dayanarak kararını vermiştir. Kesin hüküm de yalnız o vakıalar bakımından
    mevcuttur. Aynı vakıalara dayanarak aynı taraflar arasında ve aynı konuda bu
    defa ikinci bir dava açılırsa, iki davanın dava sebebi aynı olacağından
    ikinci dava kesin hüküm nedeniyle reddedilir. Buna karşılık aynı taraflar
    arasında aynı konuda açılan bu ikinci davanın dayandığı vakıalar, birinci
    davada ileri sürülen vakıalardan farklı ise birinci dava sonucunda alınan
    hüküm ikinci davada kesin hüküm teşkil etmez ve ikinci dava mesmudur; çünkü
    iki dava arasında sebep birliği mevcut değildir.
    Aynı vakıalara dayanarak yeni bir hukuki sebep ileri sürmek suretiyle yeni
    bir dava açılamaz. Çünkü bu yeni hukuki sebep doğru olsa idi hakim ilk dava
    sırasında onu tarafların bildirmemiş olmalarına rağmen kendiliğinden
    gözetirdi.Açılan ikinci dava kesin hüküm nedeniyle esasa girmeden
    reddedilir.
    İkinci davanın dayandığı vakıalar ilk davadan önce veya sonra doğmuş olsun
    ilk davada incelenmemiş ise, iki davanın sebepleri ayrıdır ve ikinci davada
    kesin hüküm itirazında bulunulamaz.
    Yargıtayın ön planda tuttuğu husus vakıalardır.
    İki davanın hukuki sebepleri aynı kaldığı halde vakıaları değişik olduğundan
    ortada kesin hüküm yoktur.
    Kesin hükümden sonra ortaya çıkan vakıalara dayanarak yeni bir dava açılması
    halinde iki davanın dava sebepleri aynı değildir. Çünkü kesin hüküm ancak
    hüküm anındaki durumu tespit eder hükümden sonraki döneme etkili değildir.Bu
    nedenle yeni vakılara dayanarak açılan ikinci dava birinci davadaki kesin
    hükme aykırı düşmez davanın dinlenmesi gerekir.
    Tarfların aynı olması: eski dava ile yeni davanın taraflarının aynı olması
    gerkir.( davanın kesin hükümden dolayı reddedilebilmesi için)
    Birinci davada davalı olan taraf, ikinci davada davacı olarak hareket etse
    bile, ikinci davanın müddeabihi ve dava sebebi aynı ise birinci davada
    verilen karar, ikinci dava için kesin hüküm teşkil eder yani ikinci dava
    kesin hükümden dolayı reddedilir.
    Kesin hüküm tarafların mirasçıları hakkında da vardır.
    Maddi anlamda kesinliğin başlaması: bir karar şekli bakımdan kesinleşmeden o
    kararın maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip olduğu iddia edilemeyeceği
    gibi, açılan yeni bir davada kesin hüküm itirazında blunulamaz. Bu halde bir
    derdestlik itirazında bulunulabilir ki, bu da hukukumuza göre bir ilk
    itirazdır.
    Maddi anlamda kesinlik şekli anlamda kesinlikle birlikte başlamakla beraber
    kural olarak hüküm ve sonuçlarını aynı zamanda doğurmaz.
    MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN UYGULAMA ALANI
    Kararların çeşidi bakımından:
    1.maddi anlamda kesinliğe elverişli olmayan kararlar: çekişmesiz yargıda
    verilen kararlar kural olarak şekli bakımdan kesinleşmeye elverişli
    oldukları halde, bu kararlar maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip
    değildir. Çünkü çekişmesiz yargı kararları her zaman değiştirilebilir.
    Mesela mirasçılık belgelerinde olduğu gibi.
    2.maddi anlamda kesinliğe elverişli olan kararlar: yani maddi anlamda
    kesin hüküm teşkil eden kararlar:
    a)mahkemelerin çekişmeli yargıya ilişkin bütün nihai kararları(
    hükümler,usule ilişkin nihai kararlar)
    b)hakem kararları
    c)icra tetkik merciinin takip hukukuna ilişkin kararları
    karaların muhtevası bakımından:
    hükmün fıkrası: maddi anlamda kesinlik kararın yalnız hüküm fıkrası hakkında
    mevcuttur. Hüküm fıkrası davada istenen hususlar hakkında mahkemece verilen
    kararı gösterir.
    gerekçe: hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü yoktur. Gerekçe maddi anlamda
    kesinlikten tamamen tecrit edilmiş de değildir. 3 halde gerekçede maddi
    anlamda kesinlikle ilgilidir:
    1.hüküm fıkrası açık değilse; gerekçe hüküm fıkrasını açıklamaya ve kesin
    hükmün kapsamını belirlemeye yardım eder.
    2.bir davanın usulden reddedilip edilmediğini anlamak için gerekçeye
    başvurulabilir.
    3.hüküm fıkrasına sıkı sıkıya bağlı olan gerekçe kesin hüküm teşkil eder.
    MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN ETKİLERİ:
    kesin hükmün bağlayıcı olması
    kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil diğer bütün mahkemeleri bağlar.
    Yani mahkemeler aynı konuda aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar
    hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdır. Aynı davayı bir daha
    inceleyemezler. Ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada
    verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar.
    Kesin hüküm sonradan çıkarılan bir kanunla da değiştirilemez.
    kesin hüküm itirazı
    bir dava karar bağlanıp verilen hüküm kesinleştikten sonra aynı taraflar
    arasında, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava
    açılamaz. Açılırsa ikinci dava, kesin hüküm itirazı ile karşılaşır. Ve esasa
    girilmeden kesin hükümden dolayı reddedilir.
    Kesin hüküm itirazı bir davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığım daha önce
    kesin bir hükümle çözümlenmiş olması nedeniyle mahkemece yeniden inceleme
    konusu yapılamayacağına ilişkin usuli bir itirazdır.
    Açılan bir dava hakkında kesin hüküm bulunmaması dava şartlarındandır. Yani
    bir davanın dinlenebilmesi için aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı
    dava sebebine dayanarak verilmiş bir kesin hüküm bulunmamalıdır. Davanın her
    safhasında yapılabilen kesin hüküm itirazı ile dava şartlarından birinin
    bulunmadığı ileri sürülür.
    Taraflar kesin hüküm itirazını ileri sürmekten feragat etseler bile,
    mahkeme, kesin hükmü öğrenince davaya bakamaz.
    Mahkeme kesin hüküm itirazını kabul edince dava şartlarından biri noksan
    olduğundan, davayı mesmu olmadığından dolayı reddetmekle yükümlüdür.
    Mahkeme kesin hüküm itirazını reddederse davanın esasına girer ve davayı
    esastan hükme bağlar.
    kesin hüküm kesin delil teşkil eder
    birinci davada verilmiş olan hüküm aynı taraflar arasında, aynı dava
    sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci bir davada,
    birinci davada kesin hükme bağlanmış olan husus hakkında kesin delil teşkil
    eder.
    Bir kira bedelinin tespiti davası sonucunda verilmiş olan hüküm, daha sonra
    kira alacağının ödenmesi için açılan eda davasında kesin delil teşkil eder.
    Taraflar arasındaki birinci davada, bir gayrimenkulün mülkiyetinin davacıya
    ait olduğuna karar verilmişse bu davada verilen -kesin- hüküm davacının aynı
    davalıya karşı açacağı müdahalenin önlenmesi davasında kesin delil teşkil
    eder.
    Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukuki ilişki
    hakkında açılan ikinci davanın müddeabihi, birinci davadakinden farklı olsa
    bile, iki davanında temelini oluşturan aynı hukuki ilişkinin mevcut olup
    olmadığı hakkında verilmiş olan hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil
    eder.
    Bir satış sözleşmesi ile, satıcı alıcıya iki adet mal satmıştır. Alıcının bu
    mallardan birinin teslimi için satıcıya karşı açmış olduğu davada satıcı
    muvazaa iddiasında bulunmuş, mahkeme muvazaa iddiasını doğru görmeyerek
    reddetmiş ve malın teslimine karar vermiş, hüküm kesinleşmiştir. Alıcının
    ikinci malın teslimi için açtığı davada, davalı satıcı yeniden muvazaa
    iddiasında bulunursa bu iddiası dinlenmez. Çünkü birinci davada verilen
    hüküm, satış sözleşmesinin muvazaalı olmadığı hakkında kesin delil teşkil
    eder.
    Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın taraflarından biri tarafından
    başka birine karşı açılan ve konusu ile dava sebebi aynı olan ikinci bir
    davada kesin delil teşkil etmez. Çünkü iki davanın tarafları farklıdır.
    Fakat birinci davada verilen kesin hüküm ikinci davada kuvvetli bir takdiri
    delil teşkil eder.
    Bir gayrimenkulün hissedarlarından birinin taraf olduğu bir dava kesin hükme
    bağlandıktan sonra, diğer hissedarlar tarafından açılan ve konusu ile dava
    sebebi aynı olan ikinci davada, birinci hüküm kesin delil teşkil etmezse de
    kuvvetli bir takdiri delil teşkil eder.
    MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN SONA ERMESİ
    Maddi anlamda kesin hüküm kural olarak sona ermez. İstisnai hallerde kesin
    hükme bağlanmış olan davaya tekrar bakılması mümkündür:
    1.yargılamanın iadesi: kanun tahdidi olarak saydığı bazı ağır yargılama
    yanlışlıklarından dolayı kesin hükümün tekrar gözden geçirilmesine ve aynı
    dava hakkında yeni bir hüküm verilmesine istisnai olarak müsaade etmektedir.
    2.değişiklik davası: bazı hallerde hüküm verildikten sonra hükmün
    verildiği sırada ona esas teşkil etmiş olan şartlar değişmiş olabilir. Bu
    değişiklik, önceki şartlara göre verilmiş olan hükmün de değişmesini zorunlu
    kılabilir. Maddi anlamda kesin hüküm gücünü kazanmış olan bir hüküm, tekrar
    gözden geçirilebilmekte ve hükmün yeni şartlara göre değiştirilmesi
    sağlanabilmektedir. Buna değişiklik davası denir.
    YARGILAMANIN İADESİ
    Kesin hükme bağlanmış olan bir davaya yeniden bakılamayacağına ilişkin
    kuralın en önemli istisnası yargılamanın iadesidir.
    Yargılamanın iadesi bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından
    dolayı maddi anlamda kesin hükmün bertaraf edilmesini ve daha önce kesin
    hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme
    yapılmasını sağlayan fevkalade bir kanun yoludur.
    Ancak kesinleşmiş olan kararlara karşı bu yola başvurulabilir.
    Yargılamanın iadesi yolu, ancak maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden
    kararlar için açıktır.
    YARGILAMANIN İADESİ SEBEPLERİ
    1.yeni bir senet veya belgenin ele geçirilmiş olması:
    aşağıdaki şartların hep birlikte bulunması gerekir.
    a)bu senet veya belge davaya bakıldığı sırada mevcut olmalıdır. Hüküm
    verildikten sonra düzenlenmiş olan bir belgeye dayanarak yargılamanın iadesi
    istenemez.
    b)yeni ele geçirilmiş olan belgenin, hükmü etkileyecek nitelikte olması
    gerekir.
    c)bu yeni belgenin hükmün verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması
    gerekir.
    d)bu yeni senet veya belgenin yargılama sırasında (hükümden önce) bir
    mücbir sebepten dolayı veya lehine hüküm verilen tarafın eyleminden dolayı
    elde edilememiş olması gerekir. Yargılamanın iadesini isteyen tarafın söz
    konusu belgeyi dava sırasında elde edememesinin kendi kusuruna
    dayanmamasıdır.
    Resmi dairenin gerçeğe uygun olmayacak şekilde kayıt çıkarması, doğru kaydı
    mahkemeye getirmeme bakımından davalı için mücbir sebep sayılır. Mahkemece
    bu durum gözönünde tutularak yargılamanın iadesi isteği kabul edilmek ve
    işin esasına girilip kütük üzerinde bilirkişi incelemesi yapılıp gerçek pay
    miktarına göre karar verilmek gerekir.
    Yargılamanın iadesini isteme süresi: yeni senet veya belgenin elde edildiği
    tarihten itibaren 3 aydır.
    2.hükme esas alınan senedin sahte olduğunun sonradan anlaşılması:
    2 şekilde olabilir:
    a)hükümden sonra verilen bir mahkeme kararı ile hükme esas alınmış olan
    senedin sahteliğine karar verilmiş olması
    b) hükme esas alınmış olan senedin sahte olduğunun, hüküm lehine olan
    tarafça, mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar edilmiş olması,
    yargılamanın iadesini isteme süresi: sahtelik hakkındaki hükmün kesinleştiği
    tarihten itibaren 3 aydır.
    3.hükme esas alınan bir ilamın kesin bir hükümle ortadan kalkmış olması:
    bir dava görülürken kesin delil olarak bir ilam ibraz edilmiş ve bu ilam
    esas alınarak hüküm verilmiştir. Kesin delil olarak kullanılan bu ialamın
    kesin hüküm halini alan başka bir kararla bozularak ortadan kalkmış olması,
    yargılamanın iadesi sebebidir.
    yargılamanın iadesini isteme süresi: bunu isteyenin, ilamın kesin bir
    hükümle ortadan kalktığını öğrendiği tarihten itibaren 3 aydır.
    4.ifadesi hükme esas alınan bir tanığın hükümden sonra yalan tanıklıktan
    mahkum edilmiş olması
    yargılamanın iadesini isteme süresi: tanığı yalan tanıklıktan dolayı cezaya
    mahkum eden ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinden itibaren 3 aydır.
    5.bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun bir mahkeme hükmü
    ile sabit olması
    6.lehine hüküm verilen tarafın, yalan yere yemin ettiğinin kendi ikrarı veya
    yazılı delil ile sabit olmuş bulunması:
    lehine hüküm verilen tarafın, yalan yere yemin ettiğinin bir ceza mahkemesi
    kararı ile sabit olması gerekir. O taraf, hukuk davasında yalan yere yemin
    ettiğini, ceza mahkemesinde ikrar etmiş ise ceza mahkemesinin mahkumiyet
    kararı bir yargılamanın iadesi sebebidir.
    Yalan tanıklık, kasten gerçeğe aykırıbeyanda bulunarak bilirkişilik ve yalan
    yere yemin hallerinde hukuk mahkemesinden yargılamanın iadesi istenebilmesi,
    bu sebeplerin kesinleşmiş bi ceza mahkumiyet kararı ile belirlenmiş olması
    şartına bağlıdır. Fakat delil yokluğundan başka bir sebeple ceza
    kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise ceza mahkemesi
    kararı aranmaz.
    7. lehine hüküm verilen tarafın hükme etkisi olan bir hile kullanmış olması:
    lehine hüküm verilen tarafın karşı tarafın vekili ile gizlice anlaşma yoluna
    gitmesi, bilirkişi ve tanıkları hatalı beyanda bulunmaya sevketmiş olması ve
    karşı tarafın kendi vekili ile olan muhaberelerini ele geçirerek onları
    kendi lehine kullanmış olması.
    Hileli tebligat ile elde edilen boşanma kararına karşı kadın, boşanma
    kararını öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde, kocasına karşı
    yargılamanın iadesi davası açabilir.
    yargılamanın iadesini isteme süresi: hilenin öğrenildiği tarihten itibaren 3
    aydır.
    8.vekil veya temsilci olmayan kişiler huzuru ile davanın görülüp hükme
    bağlanmış bulunması:
    davada taraflardan birinin vekili olarak hareket etmiş olan kişinin mesela
    avukatın, o tarafı temsil yetkisinin olmaması, yargılamanın iadesi
    sebebidir.
    Dava ehliyeti bulunmayan bir tarafın, davada kanuni temsilcisi olmayan bir
    kişi tarafından temsil edilmiş olması, yargılamanın iadesi sebebidir.
    Mesela evlilik dışı doğan bir çocuğa kayyım tayin edilmediği ve mahkeme
    velayeti ana ve babadan birine vermediği halde, çocuğun anası çocuk adına
    dava açmış ve davaya bakılmış ise, burada ana kanuni temsilci olmadığından
    bu husus bir yargılamanın iadesi sebebi teşkil eder. Bu temsil noksanlığının
    hükmü etkileyip etkilemediğini araştırmaya gerek yoktur.
    yargılamanın iadesini isteme süresi: hükmün, aleyhine hüküm verilen tarafa
    veya onun gerçek veya mümessiline tebliği tarihinden itibaren 3 aydır.
    9.davaya bakması yasak olan bir hakim tarafından davaya bakılmış ve hüküm
    verilmiş olması:
    hükmü etkileyip etkilemediğini araştırmaya gerek yoktur.
    yargılamanın iadesini isteme süresi: hükmün, aleyhine hüküm verilen tarafa
    tebliğ edildiği tarihten itibaren 3 aydır.
    10.tarafları, dava sebebi ve konusu aynı olan bir dava hakkında birbirine
    aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması:
    bu sebebe dayanarak yargılamanın iadesi yoluna gidebilmek için her iki
    hükmün de kesinleşmiş olması gerekir. Eğer ikinci hüküm henüz
    kesinleşmemişse yargılamanın iadesi yoluna değil, ikinci hükme karşı temyiz
    yoluna başvurulur.
    Tarafları, dava sebebi ve müddeabihi aynı olan bir dava hakkında birbirine
    aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması halinde birinci hüküm lehine olan
    taraf kesin hükümden yararlanır. Bu nedenle yargılamnın iadesi talebi
    üzerine ikinci hükmün iptaline karar verilir.
    Fakat bunun için ikinci hükmü veren mahkemenin, ikinci hükmü verirken
    birinci hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir.
    İkinci davanın görülmesi sırasında mahkemenin kesin hükümden haberdar
    bulunmuş olması halinde, bunu ancak temyiz sebebi olarak ileri
    sürebileceğini öngörmüş ve böylece bu hususun yargılamanın iadesi sebebi
    yapılmasına cevaz vermemiştir.
    İkinci hükmün verildiği davanın görülmesi sırasında, mahkemenin, birinci
    hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir.
    yargılamanın iadesini isteme süresi: zamanaşımı süresi kadardır. Yani 10
    senedir. Bu süre ikinci hükmün kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlar.
    YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEMEYE HAKKI OLANLAR
    Ancak davanın tarafları başvurabilir.
    Hukuki yararı olan taraf yargılamanın iadesini isteyebilir.
    Hüküm lehine olan tarafın yargılamanın iadesi yoluna başvurmakta hukuki
    yararı yoktur. Birbirine aykırı iki hüküm bulunması halinde ikinci hüküm ile
    birinci hüküm lehine olan tarafa zarar verildiğinden, yargılamanın iadesini
    isteme hakkı, birinci hüküm lehine ve fakat ikinci hüküm aleyhine olan
    tarafındır.
    Hüküm aleyhine olan tarafın halefleri ve alacaklıları istisnaen yargılamanın
    iadesi yoluna gidebilirler. Bunun için şu şartın gerçekleşmesi gerekir:
    davanın taraflarının, hüküm aleyhine olan tarafın alacaklılarına veya
    haleflerine zarar vermek için, anlaşarak hile ile o taraf aleyhine hüküm
    verilmesini sağlamış olması gerekir.
    Alacaklılardan mal kaçırmak isteyen bir borçlu, üçüncü bir kişi ile
    anlaşarak, bu üçüncü kişiye kendisi aleyhine uydurma davalar açtırıyor ve
    aleyhine hüküm verilmesini sağlıyor. Bundan zarar gören borçlunun
    alacaklıları borçlu aleyhine olan bu hükme karşı yargılamanın iadesi yoluna
    başvurulabilirler.
    yargılamanın iadesini isteme süresi: aleyhine hüküm verilen tarafın
    alacaklıları ve halefleri hükümden usulen haberdar oldukları günden itibaren
    1 ay içinde yargılamanın iadesi yoluna başvurabilirler.
    Taraflardan birinin halefleri kesin hüküm kendileri etkilediği ölçüde o
    tarafın halefi olarak yargılamanın iadesi yoluna başvurabilirler.
    YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEME SÜRESİ
    Yargılamanın iadesini isteme sürelerinin hepsi zamanaşımı süresi olmayıp hak
    düşürücü sürelerdir. Kanun yalnız bir çeşit süre koymuş bunu azami bir süre
    ile sınırlamamıştır.
    Hüküm icra edildikten sonra da yargılamanın iadesi istenebilir.
    YARGILAMANIN İADESİ USULÜ
    Yargılamanın iadesi talebi bir dava olarak açılır ve incelenir. Dava hükmü
    vermiş olan mahkemeye açılır ve o mahkeme tarafından incelenip karar
    bağlanır. Başka bir mahkemede açılamaz. Dava dilekçe ile açılır. Bu dava
    dilekçesinde özellikle yargılamanın iadesini haklı gösteren sebebin
    yazılması gerekir.
    Yargılamanın iadesi davacısı, karşı tarafın zarar ve ziyanını ödeyeceğine
    dair mahkemece takdir olunacak teminatı göstermeye mecburdur. Teminatın
    miktarını takdir etmek davaya bakan hakime aittir.
    Yargılamanın iadesi davası hükmün icrasını kendiliğinden durdurmaz. Ancak
    mahkeme davacıdan teminat alarak hükmün icrasının durdurulmasına karar
    verebilir.
    Yargılamanın iadesi davası, mutlaka duruşması yapılarak incelenir.
    Mahkeme, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin doğru olmadığı kanısına
    varırsa, yargılamanın iadesi davasını reddeder. Bu ret kararı ile birlikte
    yargılamanın iadesini istemiş olan taraf para cezasına mahkum edilir.
    Buna karşılık mahkeme ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin doğru
    olduğu kanısına varırsa, yargılamanın iadesi talebini kabul ederek, asıl
    dava hakkında yeni bir karar verir.
    Taraflar kural olarak asıl dava sırasında yapmış oldukları iddia ve
    savunmaları ile bağlıdır.
    Yeni bir senedin ele geçirilmiş olmasına dayanarak yargılamanın iadesi
    istenmişse mahkeme bu senedin hükme etkisi olup olmadığını inceler. Tanığın
    yalan söylediğine dayanarak yargılamanın iadesi istenmişse bu tanığın
    ifadesi nazara alınmadan hüküm verilir. Tebligat hilesi ile bir tarafın
    yokluğunda hüküm verilmiş ise o tarafın da delilleri sorulup bütün deliller
    birlikte incelenerek hüküm verilir.
    Mahkeme bu şekilde yapacağı tahkikat ve yargılama sonucunda iki şekilde
    karar verebilir:
    1.mahkeme yargılamanın iadesi sebebinin doğru olmasına reğmen eski
    hükmünü doğru bulur, yani yargılamanın iadesi sebebini hükme etkili bulmaz.
    Mahkeme eski kararını tasdik eder.
    2.mahkeme eski hükmün kısmen veya tamamen değiştirilmesi gerektiği
    kanısına varırsa eski hükmünü kısmen veya tamamen değiştirir.
    Davaya bakması yasak olan hakimin davaya bakıp hüküm vermiş olması halinde,
    mahkemenin hükmün iptali ile yetinmesi ve böylece davanın hiç açılmamış
    sayılması menfaatler dengesine uygun düşmez. Usulüne uygun olarak açılmış
    bir dava vardır. Tarafların bir kusuru yoktur. Yargılamanın iadesi talebini
    kabul eden mahkemenin davayı yeni baştan inceleyerek hükme bağlaması
    gerekir. Bu karar temyiz edilebilir.
    Yargılamanın iadesi davası sonucunda, eski hükmün kısmen veya tamamen
    değiştirilmesine karar verilmiş ise bu karar eski hükmün yerine geçer yani
    geçmişe etkilidir. Eski hüküm daha önce icra edilmiş ise icra eski haline
    iade olur.
    YARGILAMANIN İADESİ İSTENEMEYECEK OLAN KARARLAR
    1.çekişmesiz yargıda verilen kararlar: maddi anlamda kesin hüküm teşkil
    etmedikleri için bu kararlara karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurmaya
    gerek yoktur.
    2.icra tetkik mercii kararları
    HÜKÜMLERİN TAVZİHİ
    Bir hükmün müphem olması veya birbirine aykırı fıkraları içermesi halinde
    hükümdeki gerçek anlamın meydana çıkarılması amacıyla başvurulan yola,
    hükmün tavzihi denir. Bir kanun yolu değildir. Tavzih yolu ile hüküm
    değiştirilemez. Yalnız tavzih edilir yani açıklanır.
    Hakimin, hükmünü verdikten sonra o davadan elini çektiği hüküm temyiz edilip
    bozulmadıkça o davaya yeniden bakamaz. Hakim hükmü yavzih etmekle hükmün
    gerçek anlamını ortaya koymakta ve böylece hükmün başka türlü anlaşılmasını
    ve değişmesini önlemektedir.
    Tavzihi gerektiren haller: açık olmayan birbirine aykırı, çelişik fıkralar
    içeren hükümlerin tavzihi istenebilir.
    Tavzih kural olarak yalnız hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin
    açıklanması için tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hükmün fıkrası ile
    gerekçe arasında bir çelişki varsa bu çelişkinin giderilmesi için tavzih
    yoluna başvurulabilir.
    Hükmün gerekçesinde yargılama masraflarına davacının katlanması gerektiği
    açıkça belirtildiği halde, hükmün fıkrasında yargılama giderlerinin davalı
    tarafından ödenmesine karar verilmiştir. Bu halde, yargılama giderlerini
    hangi tarafın ödeyeceğini anlamak zordur. Bu çelişkinin tavzih yolu ile
    giderilmesi gerekir.
    Yalnız hüküm mahkemesi kararları için değil yargıtay kararları hakkında da
    tavzih yoluna başvurulabilir.
    Tavzih yoluna başvurabilmek için hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek
    yoktur. Tavzih talebinde bulunmakla temyiz süresi durmaz. Bu nedenle bir
    taraf yalnız tavzih talebinde bulunur, temyiz süresini kaçırırsa, hüküm
    kesinleşmiş sayılır.
    Tavzih usulü: hükmün tavzihini istemek bir süreye tabi değildir. Hükmün
    icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzihi istenebilir. İlamın icraya
    konmasından sonra da ilam tamamen icra edilinceye kadar hükmün tavzihi
    istenebilir. Esasen hükmün tavzihine ekseriya hüküm icra edilirken ihtiyaç
    duyulur.
    Hüküm ancak onu vermiş olan mahkeme tarafından tavzih edilir.
    Bir ilam icraya konulduktan sonra hükmün tavzihi istenirse mahkemenin,
    hükmün tamamen icra edilip edilmediğini icra dairesinden sorması gerekir.
    Tavzih talebi hükmü vermiş olan mahkemeye yapılır. Ve bu mahkeme tarafından
    incelenir. Tavzih talebi iki nüsha dilekçe ile yapılır. Mahkeme tavzih
    talebini kural olarak dosya üzerinde inceler. Fakat tarafları dinlemek için
    duruşmaya davet edebilir.
    Mahkeme hükmü, yalnız tavzih edebilir yoksa tavzih bahanesi ile hükmünü
    değiştiremez.
    Tavzih talebinin kabul veya reddine ilişkin kararlar temyiz edilebilir.
    Burada yalnız tavzih kararı hakkında temyiz incelemesi yapılır. Esas karar
    hakkında temyiz incelemesi yapılamaz.
    Tavzih talebi kendiliğinden hükmün icrasını durdurmaz. Ancak tavzih
    talebinde bulunan taraf teminat gösterirse mahkeme, icranın durdurulmasına
    karar verebilir.
    Maddi hataların düzeltilmesi: hükümde iki tarafın isim, sıfat ve talep
    sonuçlarına ilişkin maddi hatalar ve hesap hataları yapılmış ise bu
    hataların düzeltilmesi için tavzih yoluna başvurmaya gerek yoktur. Bu
    hatalar, taraflar dinlendikten sonra mahkeme tarafından düzeltilir ve
    düzeltilen husus hükmün altına yazılır. Buradaki durum tavzihden daha
    basittir.
    Hakim maddi hataları kendiliğinden de gözetip düzeltebilir.
    Maddi hataların düzeltilmesi de hükmün icrasına kadar istenebilir. Burada da
    mahkeme maddi hataların düzeltilmesi bahanesi ile hükmünü değiştiremez.
    Maddi hataların düzeltilmesi de bir kanun yolu değildir. Çünkü maddi
    hataların düzeltilmesi ile hüküm değiştirilemez.
    TAHKİM
    Hakkına tecavüz edilen kişinin (davacının), hakkının tanınması için, ancak
    devletin mahkemelerine başvurabilir. Bunun tek istisnası tahkim
    müessesesidir.
    Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın anlaşarak, bu
    uyuşmazlığın çözümlenmesini özel kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu
    özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim denir.
    Uyuşmazlığın çözümlenmesi kendilerine bırakılan bu özel kişilere de hakem
    denir. Hakemler o uyuşmazlık bakımından sanki mahkeme olmuştur. Hakemlere,
    hakem mahkemesi de denir.
    İhtiyari tahkim: Burada taraflar bir davanın çözümlenmesi için hakeme
    başvurmaya mecbur değildirler. Dava normal olarak mahkemelerde görülür.
    Ancak taraflar anlaşarak bir davayı tayin edecekleri hakemlere
    götürebilirler.
    Mecburi tahkim: bazı hallerde bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için hakeme
    başvurmak mecburidir. Taraflar devlet mahkemelerinde dava açamazlar.
    Tahkim sadece, çekişmeli yargıya giren hukuk uyuşmazlıkları hakkında
    mümkündür. Cezai veya idari yargıda tahkim caiz değildir.
    İhtiyari tahkim sözleşmeye dayanır. Buda başlıca iki ayrı sözleşmeden
    ibarettir.
    1.tahkim sözleşmesi: bununla taraflar aralarındaki bir uyuşmazlığın
    çözümlenmesi için tahkim yoluna yani hekeme başvurmayı kararlaştırırlar. Bu
    sözleşmenin tarafları bizzat uyuşmazlığın taraflarıdır.
    2.hakem sözleşmesi: bu sözleşme, taraflar ile hakemler arasında yapılır.
    Bununla taraflar aralarındaki uyuşmazlığın hakemlerce çözümlenmesini teklif,
    hakemler de hakem olarak o uyuşmazlığa bakmayı kabul ederler.
    Hakem-bilirkişiler, hakemlerden tamamen farklı kişilerdir. Hakem tıpkı hakim
    gibi vakıaları kanun veya tarafların kararlaştırdıkları norm çerçevesinde
    icra ederek bir hüküm vermekle mükellef olan kimsedir. Halbuki
    hakem-bilirkişi bir hukuki meselenin halli kendisine bağlı bulunduğu vakıayı
    tayin ve tespit etmekle vazifelendirilen kimsedir. Hakem-bilirkişiler haklar
    ve hukuki münasebetler üzerinde karar veremezler. Bunlar ancak bir zararın
    vukuunun miktarı, bir şeyin kıymetini, bir kusurun mevcudiyetini
    ihtisaslarına binaen tayin ve tespit ederler.
    Hakem-bilirkişilerin görevi, sadece kendilerine havale edilen hususu tespite
    münhasırdır. Hakem-bilirkişiler mesela sigortalı malın hasarını tespit
    ettikten sonra bu hasarı kimin ödeyeceğine karar veremezler.
    Hakem-bilirkişilerin yaptıkları iş sadece bir tespitten ibaret olduğundan
    kararlar doğrudan doğruya icra edilemez. Hakem-bilirkişilerin kararları
    temyiz edilemez.
    TAHKİM SÖZLEŞMESİ: Tahkim sözleşmesi ile taraflar, aralarındaki bir
    uyuşmazlığın çözümlenmesi için tahkim yoluna, yani hakeme başvurmayı
    kararlaştırırlar.
    Tahkim sözleşmesinin çeşitleri: 2 şekilde yapılması mümkündür.
    1.müstakil bir sözleşme olarak: taraflar doğmuş olan bir uyuşmazlığın
    tahkim yolu ile çözümlenmesi için ayrı bir sözleşme yapabilirler. Bu
    sözleşmenin konusu münhasıran tahkimdir. (dar anlamda tahkim sözleşmesi)
    2.tahkim şartı: taraflar yaptıkları bir sözleşmeye bu sözleşmeden doğacak
    uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümleneceğini şart olarak koyabilirler.
    Burada tahkim, o sözleşmenin yalnız başına konusu olmayıp, o sözleşmenin
    yalnız bir şartını teşkil etmektedir.
    Tarafların bir tahkim sözleşmesi yapmak istediklerinin başka bir deyimle
    aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesini istediklerinin,
    tahkim sözleşmesinde açıkça belirtilmesi gerekir.
    Tahkim sözleşmesinin şartları:
    Yazılı şekil: tahkim sözleşmesinin yazılı şekilde olması lazımdır. Yazılı
    yapılmayan tahkim sözleşmesi geçersizdir.
    Konusu: tahkim sözleşmesi tarafların iradesine tabi olan uyuşmazlıklar için
    mümkündür. İki tarafın iradesine tabi olmayan, tarafların dava konusu
    üzerinde kabul veya sulh yolu ile serbestçe tasarruf edemeyecekleri hallerde
    tahkim mümkün değildir. Mesela boşanma ve ayrılık davaları, iflas davalar ve
    çekişmesiz yargı işleri için tahkim sözleşmesi yapılamaz. Buna karşılık
    taraflar aralarındaki uyuşmazlık üzerinde serbestçe anlaşabiliyorlar ve bu
    anlaşma bir mahkeme kararı olmaksızın geçerli ise tahkim sözleşmesi caizdir.
    Mesela alacak, menkul ve gayrimenkul mal davaları hakkında tahkim sözleşmesi
    yapılabilir.
    Uyuşmazlık belirli olmalıdır: ancak belirli bir uyuşmazlık hakkında tahkim
    sözleşmesi yapılabilir. Taraflar tahkim sözleşmesi yaparken hangi uyuşmazlık
    hakkında bu sözleşmeyi yaptıklarını bilmelidirler. “bundan sonra aramızda
    çıkacak bütün uyuşmazlıklarda tahkim yoluna başvurulacaktır” şeklindeki
    genel bir tahkim sözleşmesi geçerli değildir.
    Tahkim sözleşmesinin etkisi:
    Taraflar tahkim sözleşmesinin konusu olan uyuşmazlık hakkında dava açmak
    isterlerse tahkim yoluna gitmek zorundadırlar. Yani davayı genel
    mahkemelerde değil, hakemlerde açabilirler.
    Ancak davacı tahkim sözleşmesine rağmen davasını mahkemede açmış ise mahkeme
    tahkim sözleşmesini kendiliğinden gözeterek görevsizlik kararı veremez.
    Mahkemenin tahkim sözleşmesini gözetebilmesi için davalının “davanın tahkim
    yolu ile çözümlenmesi gerekir” şeklinde bir tahkim itirazında bulunmuş
    olması gerekir. Davalının, esasa cevap verdikten veya esasa cevap süresini
    geçirdikten sonra yaptığı tahkim itirazı dinlenmez, mahkeme davaya bakmaya
    devam eder.
    Davalı, esasa cevap süresi içinde tahkim itirazında bulunursa mahkeme, dava
    dilekçesini “ uyuşmazlığın çözümlenmesinin hakeme ait olduğu” gerekçesiyle
    reddeder. Bu ret kararı temyiz edilebilir. Davalı bu ret kararının
    kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde tahkim yoluna başvurursa, bu halde
    hakemlerde açılan dava mahkemede açılmış olan davanın devamıdır. Davacı 10
    gün içinde tahkim yoluna başvurmazsa davacının mahkemede açmış olduğu dava
    açılmamış sayılır. Ve dava açılması ile meydana gelen zamanaşımı kesilmesi
    hükümsüz hale gelir.
    Bir uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenip çözümlenmeyeceğine ilişkin
    uyuşmazlık mahkeme tarafından çözümlenir.
    Hakemlerde açılan bir davaya karşı, davalı “ bu davanın mahkemede açılması
    gerektiği” hakkında hiç bir itirazda bulunmazsa, hakemler bakmakta oldukları
    davanın tahkim sözleşmesi kapsamına girmediğini kendiliğinden gözeterek dava
    açmaları için süre veremezler; davayı esastan inceleyip karara bağlamak
    zorundadırlar. Bu hal de yargıtay da, davaya hakemlerde bakılamayacağı
    gerekçesiyle hakem kararını bozamaz. Çünkü davalı bu hususta bir itirazda
    bulunmamakla, taraflar arasında o davanın da tahkim sözleşmesinin kapsamına
    girdiği hususunda zımni bir anlaşma meydana gelmiştir.
    HAKEM SÖZLEŞMESİ VE HAKEMLER
    Hakem sözleşmesi taraflar ile hakem arasında yapılan bir akittir. Bir
    vekalet veya hizmet sözleşmesidir. Hakem sözleşmesi yazılı şekle tabi
    değildir.
    Hakemler mahkeme tarafından seçilse bile taraflar ile hakem arasında bir
    hakem sözleşmesi yapılmış sayılır.
    Hiç kimse hakemliği kabul zorunda değildir. Sözleşme hakemin kabulü ile
    meydana gelir. Hakem, hakemliği kabul edince artık sözleşme gereğince
    hakemlik yapmak zorundadır. Hakemler, memurlar gibi cezai sorumluluğa
    tabidir.
    Hakemler:
    Hakem sözleşmesi ile iki taraf arasındaki bir uyuşmazlığı çözümlemek
    görevini üzerine alan kimseye hakem denir. Hakem, kendisine açılan davanın
    hakimidir. Hakimden farkı, hakemin bu hususta hiç bir resmi sıfatının
    bulunmaması ve tamamen tarafların iradesi ile tayin edilmiş olmasıdır.
    Fiil ehliyetine sahip her gerçek ve tüzel kişi hakem tayin edebilir. Hakem
    üçüncü kişi olmalıdır. Taraflar veya vekilleri hakem olamazlar. Hakimler ve
    savcılar hakem olamaz. Avukatlar ve noterler hakemlik yapabilir.
    Hakemlerin seçimi:
    –hakem tahkim sözleşmesinde ismen gösterilmiştir. Bu kimse hakemliği kabul
    etmez istifa eder veya ölürse tahkim sözleşmesi hükümsüz kalır. Davanın
    mahkemede açılması gerekir. Tahkim sözleşmesinde birden fazla hakem ismen
    gösterilmiş olup da, bunlardan biri hakemliği kabul etmez istifa eder veya
    ölürse tahkim sözleşmesi gene hükümsüz kalır.
    –hakem sözleşmesinde hakemlerin taraflarca seçileceği kararlaştıralabilir.
    Taraflar arasında eşitliğe uyulması gerekir. Ekseriya tarafların birer hakem
    seçecekleri kararlaştırılır. Bu halde dava açmak isteyen taraf kendi
    hakemini tayin ederek, karşı tarafa hakemini tayin emesi için 7 günlük bir
    süre verir. Karşı taraf bu yedi gün içinde hakemini tayin edip bildirmezse,
    onun hakemi mahkeme tarafından seçilir. Karşı taraf 7 gün içinde hakemini
    tayin etmezse artık bu hakkı düşer.
    –tahkim sözleşmesinde hakemin kimin tarafından seçileceğine ilişkin bir
    açıklık yoksa, hakemler, davaya bakmaya yetkili ve görevli olan mahkeme
    tarafından seçilir. Tahkim sözleşmesinde hakemlerin adedi hakkında bir
    açıklık yoksa, mahkeme 3 hakem seçer.
    –tahkim sözleşmesi ile hakemlerin seçimi bir üçüncü kişiye bırakılmış ise,
    hakemler bu üçüncü kişi tarafından seçilir. Bu üçüncü kişinin hakem
    seçiminden kaçınması veya ölmesi halinde tahkim sözleşmesi hükümsüz kalır.
    Hakemler nasıl seçilirse seçilsin ancak iki tarafın muvafakatıyla
    azlolunabilir. Hakemlerden biri ret veya istifa nedeniyle ayrılırsa yerine
    bir başkası seçilir.
    Hakemlerin reddi:
    Hakemlerin tarafsız olmaları gerekir. Taraflar hakemin seçildiğini
    öğrendikleri tarihten itibaren 5 gün içinde ret talebinde bulunabilirler.
    Ret sebebi davaya bakıldığı sırada öğrenilmiş ise usule ilişkin yeni bir
    işlem yapılmadan önce derhal ret talebinde bulunmak gerekir. Ret talebi
    davaya bakmaya yetkili ve görevli olan mahkeme tarafından incelenir. Ret
    talebi hakkında bir karar verilip bu karar kesinleşinceye kadar hakemler
    davaya bakamazlar, davanın ertelenmesi gerekir.
    Hakem ücreti:
    Hakemler gördükleri hizmete karşılık bir ücret alırlar. Taraflar hakem
    ücretini kararlaştırmış olabilirler. Taraflarca kararlaştırılmamış ise hakem
    ücreti, hakemlerdeki dava karara bağlandıktan sonra hakemlerin yetkili ve
    görevli genel mahkemede açacakları bir eda davası üzerine mahkeme tarafından
    tayin edilir.
    TAHKİM USULÜ
    Dava açılması: dava hakemler tamamen belli olup hakem kurulu oluştuktan
    sonra açılır. Hakemelr mahkeme tarafından seçilecekse dava hakemlerin tayini
    için mahkemeye başvurulduğu tarihte açılmış sayılır. Hakemlerin tayini
    taraflara ait ise, davacının hakemini seçip, davalıya hakemini seçmesini
    tebliğ ettiği tarihte dava açılmış sayılır. Hakemlerin tayini bir üçüncü
    kişiye ait ise, hakemlerin tayini için üçüncü kişiye başvurulduğu tarihte
    dava açılmış sayılmalıdır.
    Hakemler tahkim sözleşmesinde ismen tayin edilmişlerse, dava hakemlerin işe
    başlamalarının kendilerine tebliğ edildiği tarihte açılmış sayılmalıdır.
    Hakemlerde dava açılması ile de zamanaşımı kesilir. Hakemlerde dava
    açıldıktan sonra davacı, davalının açıkça rızası olmadıkça davasını geri
    alamaz. Buna karşılık taraflar hakemlerin uygulayacakları yargılama usulünü
    tespit etmemişler ve hakemlerde usul hükümleri ile bağlı olmadıklarına karar
    vermişlerse davalı muvafakat etmese bile, davacı davasını değiştirebilir.
    Yargılama usulü: hakemlerin uygulayacakları yargılama usulünü, taraflar
    tahkim sözleşmesinde tespit etmiş olabilirler. Hakemler tahkim sözleşmesinde
    tespit edilen yargılama usulünü uygularlar. Hakemlerin bu usule aykırı
    hareket etmiş olmaları bir temyiz sebebi sayılmamıştır.
    Tahkim sözleşmesinde yargılama usulü hakkında bir açıklık yoksa, hakemler,
    uygulayacakları yargılama usulünü kendileri belirler.
    Her iki halde de hakemler bir yargılama usulünün ana kurallaına uymak
    zorundadırlar. Hakemler her iki tarafa da eşit işlem yapmakla yükümlüdürler.
    Hakemler kural olarak dosya üzerinde inceleme yaparlar. Duruşma yapmalarına
    da bir engel yoktur.
    40 milyon liradan yukarı hukuki işlemlerin, hakemlerde de senetle ispat
    olunması gerekir. Hakemler ihtiyadi tedbir ve ihtiyadi haciz kararı
    veremezler bu kararları vermek yetkisi nahkemeye aittir.
    Üçüncü kişiler hakemlerde açılmış bir davaya müdahale edebilirler.
    Tahkim süresi: hakemler 6 ay içinde hüküm vermek zorundadırlar. Bu süre
    içinde hüküm verilmemişse, hakemelrin yapmış oldukları işlemler batıl olup
    davaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır. Tahkim süresi
    geçtikten sonra karar verilmiş olması bir temyiz sebebidir.
    Tahkim süresinin başlangıcı:
    1.birden fazla hakem varsa, hakemlerin ilk toplantılarını yapmış
    oldukları tarih
    2.hakemin bir kişi olması halinde, hakemin bazı usul işlemleri için ilk
    tensip kararını verdiği tarihtir.
    Taraflar tahkim süresini uzatabililer. Tahkim süresi, tahkim sözleşmesinde
    gösterilmiş olsa bile taraflar bunu uzatabilirler.
    Hakemlerden birinin ret veya istifa nedeniyle ayrılması, hakimin tahkim
    süresini uzatabilmesini haklı gösteren bir sebep sayılmıştır. Hakimin tahkim
    süresinin uzatılmasına karar vermesi tarafların bu hususta anlaşamamaları ve
    taraflardan birinin sürenin uzatılmasını hakimden istemiş olması halinde
    mümkündür. Hakimin tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin kararları temyiz
    edilemez.
    Bazı hallerde tahkim süresi durur, yani işlemez.
    Hakem kararı: hakemler adalet ve nısfet esaslarına göre karar vermekle
    yükümlüdürler.
    Hakemler iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermekle
    yükümlüdürler aksi hal bir bozma sebebidir.. bundan başka hakemler
    kendilerinden talep edilmemiş olan bir şey hakkında ve tahkim sözleşmesi ile
    kendilerine verilen yetki dışında karar veremezler.
    Hakem kararlarında şunların bulunması lazımdır:
    1.uyuşmazlığın neden ibaret olduğu
    2.gerekçe
    3.davanın esası ve yargılama giderleri
    hakemler kararlarını oy çokluğu ile verbilirler. Karara muhalif olan hakemin
    kararı imza etmemesi onun geçerliliğini etkilemez. Yani kararı geçersiz
    kılmaz.
    Hakem kararı kendisine verilen mahkeme, hakem kararının kendisine
    verildiğini ve kararın neden ibaret olduğunu iki tarafa da yazılı olarak
    tebliğ eder. Hakem kararına karşı temyiz süresi bu tebliğ tarihinden
    itibaren işlemeye başlar. Karar hakkında zamanaşımı kararın verildiği
    tarihten itibaren işlemeye başlar ve karar atrihi ile tebliğ tarihi arasında
    on sene geçtiği takdirde hakem kararı zamanaşımına uğrar.
    Hakem kararları ancak kesinleştikten sonraicra edilebilir. Kesinleşen hakem
    kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder. Hakem kararı aynı taraflar
    arasında aynı konuda açılan yeni bir davada kesin delil teşkil eder.
    HAKEM KARARLARINA KARŞI KANUN YOLLARI:
    Temyiz: hakem kararlarına karşı temyiz yolu açıktır. Temyiz mercii
    yargıtaydır. Hakem kararları hakkında temyiz (bozma) sebepleri, mahkeme
    kararlarındakinden çok daha dardır.
    Ancak aşağıdaki hallerde bozulabilir:
    1.tahkim süresi bittikten sonra karar verilmiş olması: tahkim süresi
    uzatılmışsa uzatılan süre içinde hakem kararı bozulamaz. Tahkim süresi
    uzatılmamışsa, süre geçtikten sonra verilen hakem kararı hükümsüzdür. Bozam
    üzerine, davaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır.
    2.talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması: örneğin davacı
    tarafından faiz istenmediği halde hakemlerin faize de karar vermiş olmaları
    bozma sebebidir.
    Hakemlerin talepten fazlaya hüküm vermiş olmaları, 850.000.000 lira
    istendiği halde, hakemlerin 950.000.000 liraya hükmetmiş olmaları
    3.hakemlerin yetkileri dahilinde olmayan bir konuda karar vermiş
    olmaları: taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesi yoksa hakemler
    yetkileri dahilinde olmayan bir konuda karar vermiş olurlar ve kararları
    bozulur.
    4.hakemlerin iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermemiş
    olmaları: mesela dava dilekçesinde faiz istendiği halde, hakemlerin faiz
    hakkında karar vermemiş olmaları bozma sebebidir.
    Kanun, hakem kararlarının ancak bu sayılan 4 sebepten brine dayanarak
    bozulabileceğini bunun dışındaki hallerin temyiz sebebi teşkil etmeyeceğini
    kabul etmektedir. Ancak son zamanlarda hakem kararlarındaki bazı önemli usul
    hataları temyiz sebebi olarak kabul edilmektedir.
    Taraflar tahkim sözleşmesi veya şartında hakemlerin, uyuşmazlığı maddi hukuk
    kurallarına göre çözümlemelerini öngördükleri takdirde, hakemlerin bu
    kurallar çerçevesinde karar vermeleri zorunlu olup, buna aykırı karar
    vermeleri bir temyiz sebebi oluşturur.
    Hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyeceğinden
    yargılamanın iadesi sebeplerinin hakem kararları için, öncelikle bir temyiz
    sebebi teşkil etmesi gerekir.
    Hakemlerin tarafların tahkim sözleşmesinde taspit ettikleri hatta bizzat
    kendi tespit ettikleri yargılama usulüne aykırı hareket etmiş olmaları veya
    tahkim sözleşmesinde hakemlerin kanun dairesinde karar verecekleri
    belirtilmiş olduğu halde, hakem kararının kanuna uygun bulunmaması temyiz
    sebebi sayılmamaktadır. Hakemleri kararlarında bu derece serbest bırakmak
    doğru değildir.
    Hakem kararı, tahkim süresi bittikten sonra karar verilmiş olmasından dolayı
    bozulursa davaya artık hakemler değil yetkili ve görevli mahkeme tarafından
    bakılır. Buna karşılık hakem kararı diğer temyiz sebeplerinden dolayı
    bozulursa hakemler yeniden seçilir ve yeni bir tahkim süresi tayin olunur.
    Gerek eski hakemler gerek yeniden seçilen hakemler yargıtayın bozma kararına
    karşı direnme kararı veremezler bozma kararına uymak zorundadır.
    Hakem kararlarına karşı temyiz süresi hakkında kanunda bir çıklık yoktur.
    Yergıtay temyiz süresini 15 gün olarak kabul etmektedir.
    Tarafların hakem kararının verilmesinden önceki bir dönemde temyiz hakkından
    feragat ettiklerine ilişkin yaptıkları sözleşme hükümsüzdür. Buna karşılık
    taraflardan bir, hakem kararı verildikten sonra temyiz hakkından feragat
    edebilir ve böylece hakem kararının kesinleşmesini sağlayabilir.
    Karar düzeltme: hakem kararları hakkındaki yargıtay kararlarına karşı karar
    düzeltme yoluna gidilemez.
    Yargılamanın iadesi: kesinleşmiş hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi
    yoluna gidilebilir. Yargılamanın iadesi davası kararı vermiş olan hakemler
    tarafından incelenir. Tarafların hakem kararının verilmesinden önceki bir
    dönemde yargılamanın iadesini isteme hakkından feragat ettiklerine dair
    yaptıkları sözleşme hükümsüzdür.
    Hakem kararının tavzihi: tavzih ve tashihi istenebilir. Tavzih yetkisi,
    tahkim süresi içinde karar vermiş olan hakemlere aittir. Tahkim süresi
    geçtikten sonra, hakemlerin kararlarını tavzih etmek yetkileri yoktur. Bu
    halde, hakem kararının tevdi edildiği mahkeme, hakemleri de dinlemek
    suretiyle hakem kararını icrasına kadar tavzih edebilir.
    HAKEM KARARLARININ İCRASI: hakem kararları kesinleşmedikçe icra olunamaz.
    Hakem kararı yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş ise, hakem
    kararının altına veya arkasına kararın kesinleştiğine dair bir şerh verir.
    Hakem kararı süresinde temyiz edilmediği için kesinleşmiş ise bu halde hakem
    kararı kesinleşme şerhi ile birlikte mahkeme başkanı tarafından tasdik
    olunur bunun üzerine hakem kararı icraya konabilir.

      Forum Saati Paz Mayıs 12, 2024 8:19 am